-
Atatürkçülük ile ilgili söyleyeceğin şeyler varsa düzgün şekilde söylersin.Ama milyonlarca Atatürkçü'nün karşısına geçip 'bana Atatürkçü denilmesini hakaret sayarım' demek o milyonlara hakaret olduğu gibi unvanını bırak insanlığına yakışmayan bir konuşmadır.Artık yanlış uygulanan 'takiyecilikten vazgeçip ,herkes gerçek düşüncelerini açıklamalı.Çünkü İslamda riya (iki yüzlülük) günahtır.
Tarih: 05 Ocak 2012 17:29 Ekleyen: Beğenme: 0
-
beki abi beki abi
sen bizim herşeyimizsin....
Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.
Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinlede söyle. Kalbinden geçmeyeni diline değdirme
Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene ; Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.
Bozuk olunca maya; ne ar tanır ne de haya....
Tarih: 05 Ocak 2012 17:25 Ekleyen: Beğenme: 0
-
bravo bravo kendi tarihimizle yüzleşmek diye yüzleşmek işte ancak buna denir hemşehrim
chp nin aydınlık ak ademik yüzleri bunu kırmadan dökmeden yapabiliyor
dışarıda eşe dosta karşı iyi babayı oynayıp evde ailesini kasıp kavuran baskızı babalar hesabı ;
dışarıda demokrat kesilmeye çalışan
ama kendi içinde
otur otur kalk kalk partisi olan akp
kendi arka bahçesi ile yüzleşemiyor hesaplaşamıyor
bununda en dikkat çekici işareti kamera gördümü atatürk e sövüp sayan vijdansızların
kendi partilerinin içinde liderlerine karşı
süt dökmüş kediler suspus kesilmeleri
dahasıda şimdiye kadar ufacık bir gölge kabine bile kurma cesareti gösterememiş olmalarıdır
atatürk ün yürkiye nin yüzünü sadece battıya çevirmesi
yorumuyla ; öncelikle batının sanayi devrimini kastederek söylediğini düşünüyorum
eğer faşist italyanın faşist almanyayı kendisine şiar yapsaydı falcı kadının söylediği gibi kendini padişah yapardı haremi kurardı
kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermezdi
Tarih: 05 Ocak 2012 15:20 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Bakın, burada kritik bir nokta var: Biz Atatürk’ün Cumhuriyet’le birlikte “Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirdiğini” söyleyip duruyoruz. Ama o dönemde Batı’nın pek matah bir yer olmadığını ıskalıyoruz.
Evet, 1930’ların Avrupası bugünkü gibi bir “liberal demokrasiler cenneti” değildi. Aksine, başta faşist İtalya ve Nazi Almanyası olmak üzere bir dizi otoriter rejim sürüyordu yaşlı kıtada. Öte yanda Sovyetler Birliği, bir başka “başarılı model” gibi duruyordu.
Atatürk bunların hiç birine tam olarak itibar etmese de, bu rejimlerin kimi unsurları ve söylemleri, onu ve diğer bazı CHP seçkinlerini etkiledi. O yüzden faşist İtalya’nın “korporatist ekonomi” modeli benimsendi 30’larda. Yahut Nazi Almanyası’nın biyolojik ırkçılığı Ankara’da yankı buldu, “Türk kafatasının çapı” ölçüldü. Din konusunda da o devrin pozitivist dogmaları özümsendi.
Sonunda, CHP’nin faşizme en yatkın isimlerinden biri olan az izm Recep Peker, “Atatürk ilkeleri”ni meşhur Altı Ok’la özetledi.
Çocukluktan beri hepimiz ezbere biliyoruz bu Altı Ok’ta nelerin var olduğunu. Ama nelerin var olmadığını pek fark etmiyoruz.
Mesela demokrasi yok, bu Altı Ok’un içinde… Bireysel özgürlük yok… İnsan hakları yok… Sivil toplum, çoğulculuk, farklılıklara saygı gibi kavramlar da yok…
Zaten dikkat ederseniz, “Atatürk’e kesin biat” halindeki en koyu Beyaz Türkler, Atatürk-sonrası dünyada çıkmış birer “bid’at” gibi gördükleri bu kavramlara bir türlü tam ısınamıyorlar.
Tarih: 05 Ocak 2012 09:41 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Beyaz Türkler’ Kime Biat Ediyor?
Hürriyet yazarı “Beyaz Türklerin yeni başkenti” başlıklı bir yazı yazdı . Ve sıkça tartışılan bu “Beyaz Türk” kavramına bir dizi tanım getirdi. Bana en ilginç gelen ise, alt alta yazdığı şu iki maddeydi:
“- Beyaz Türk, Cumhuriyet ilkeleri ile büyümüştür. Atatürk’ü fanatikçe seveni de vardır, ona her dönem çağdaş anlamlar yükleyerek seveni de. Ortak özelliği ise, Atatürk’ün kişiliğine dokunulmasından hazzetmemesidir.”
- Beyaz Türk’ün çocuğu ‘biat’ değil, ‘itiraz’ kültürü ile büyür.”
Siz de fark ettiniz mi bilmiyorum, ama burada bir çelişki, bir tuhaflık var.
Çünkü Beyaz Türk, bir taraftan “itiraz kültürü” ile büyüyen, yani her şeyi sorgulayan bir tip. Ama konu Atatürk’e gelince “aaa, orada dur!” diyen birisi.
Yani aslında onun da kendine has bir “biat kültürü” var; Atatürk’e itaat ediyor, sorgusuz-sualsiz.
Peki acaba bu durum Beyaz Türk’e nasıl bir dünya görüşü kazandırıyor?
Önce şunu tespit edelim: Atatürk’ün iki farklı tarihsel rolü var. Birincisi, Kurtuluş Savaşı’ında gösterdiği cesur ve başarılı liderlik. Bu açıdan hepimiz ona minnettar olmalıyız.
Fakat Kurtuluş Savaşı sonrasında Atatürk artık belirli bir siyasi görüşün ve partinin lideri. Bu durumda da Atatürk’ü eleştirmek, hatta ona muhalif olmak, “vatan hainliği” anlamına gelmiyor. Sadece farklı düşünmek anlamına geliyor.
Atatürk’ün düşünceleri ise, kendisine gökten bildirilmiş “tarih üstü” hakikatler değil. O dönemde dünyada var olan fikir akımlarından bazılarının bir derlemesi.
Altı Ok’ta ne yok?
Tarih: 05 Ocak 2012 09:40 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BAŞKANI SEVMEK KISIM 2
Buna göre, sevilebilir de sevilmeyebilir de. Bu çok doğaldır. Önemli olan, çoğunluğunla sevilip, sevilmediğidir.
Bunun için temel kriter yaptığı hizmettir. İş başına geldiği, il veya ilçeye, orada yaşayanlara karşı olan sorumluğunu yerine getirip getirmediğidir. Rant değil kent belediyeciliği yapıp yapmadığıdır. Kentin dokusunu, yeşili, koruyup korumadığıdır. Başta imar olmak üzere, belediye ile ilgili Yasa ve Yönetmeliklere uyup uymadığıdır. v.s
Duygular buna göre şekillenir. Gerisi laf'ı güzaftır.
***
Tarih: 05 Ocak 2012 09:33 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BAŞKANI SEVMEK KISIM 1
Bugün Hürriyet’in Ankara ekindekiYaşar Sökmensüer’in yazısının başlığı bu.
Yazı, çerçeveletip duvara asılabilecek türden. “Bir belediye başkanını ‘insan’ olarak sevmekle, bir ‘kentin patronu’ olarak sevmek farklı bir şey olmalı. Bir ilçenin başkanını sadece yürekle değil akılla da sevmenin yolu, önce o ilçeyi sevmekten geçer.” Diyor Sökmensüer. Bu yazısını, belediye başkanlarıyla ilgili eleştirel yazıları üzerine aldığı, “Başkanımı seviyorum o nedenle yaptığı her şeyi de destekliyorum.” Şeklindeki iletiler nedeniyle yazmış. Taraftar bile tutuğu takımın kalecisini gol yemediği zaman sever diyor.
Küçük Prens’in yazarı Exupery’nin, “ sevgi insanların birbirinin yüzüne bakmaları değil, birlikte aynı yöne bakmalarıdır” sözünden yola çıkarak, “Başkanların baktıkları yön önemlidir. Ve o yönde hangi Ankara’nın, nasıl bir ilçenin, mahallenin olduğu” diye ekliyor.
ve “Bu nedenle bir başkanı sevmek, bir insanı sevmekten daha çok emek ister. Daha çok akıl, daha çok bilgi, daha çok muhakeme..” “ ve bu sevgi, ancak kente duyulan saygıyla beslenir.” Diye sürdürüyor.
Hiç kuşku yok ki, bu yazıyla çok önemli bir konuya işaret etmiş oluyor;
Bir belediye başkanı takım tutar gibi parti tutarak sevilmez. Sevgi, her şeye rağmen oluşan ve hep aynı seviyede kalan bir duygu değildir. Emek ister, zamanla güvendikçe ilmik, ilmik örülür. Bu nedenle, bir başkanı sevip sevmeme duygusu, da yaptığı hizmetlere, vaatlerini yerine getirme istikrarına, dürüst olup olmadığına, yasalara ve hukuka saygısına bakılarak zaman içinde kendiliğinden oluşur. ./..
Tarih: 05 Ocak 2012 09:33 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BAYKAL KENDİNİ GALATASARAY ESKİ BAŞKANI POLAT'IN DURUMUNA DÜŞÜRÜYOR. POLAT'IN PRESTİJİNİ KORUMAK İÇİN ÜYELER ÇOK ÇALIŞTI. AMA,O, SÖZ DİNLEMEDİ HIRSININ ESİRİ OLDU VE SONUNDA BAŞKANLIKTAN KOVULMUŞ DURUMA DÜŞTÜ. İNSAN BİR YERDE DURMASINI BİLMELİ. AMA BAYKAL, GALİBA HİZİPÇİLİĞİNDEN VAZGEÇEMİYOR. O YAKIMIN HER ŞEYİ BEN BİLİRİM HAVASI VAR. CHP'Yİ ZAYIFLATIYOR. AVRUPAYA BAKIN: SEÇİM KAYBEDEN VEYA FAZLA KALANLAR KENDİLİĞİNDEN BIRAKIYOR. BİZDE İSE BİR MEVKİE GELEN ORAYA SANKİ YAPIŞIYOR.MİLLETTE BIKKINLIK YARATMAMAYA DİKKAT ETMİYOR.
Tarih: 04 Ocak 2012 23:24 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Bizlerin dile getirmek istedikleri bütün
söylemleri kaleme aldığından
dolayı Bekir Coşkun beyi tebrik ederim.
Büyük Usta,
Eline, yüreyine, kalemine sağlık.
Yine yapacağını yapmışsın. Yani yazmışsın.
Fakat affına sığınarak yazıyorum bunlar çakal bile olamazlar.
Çünkü Çakalda bile minumumda olsa hayvanlığından gelen bir asalet vardır.
Tarih: 04 Ocak 2012 23:18 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Bekir Coşkun'un "ÇAKAL'I" için Teşekkürler...
Tarih: 04 Ocak 2012 23:10 Ekleyen: Beğenme: 0