Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • Müfettişlerle ilgili habere dair bir düzeltme yapmakta yarar var galiba.

    Kuşkusuz, memurlar da seçimlerde bir partiye oy verirler, desteklerler veya bir parti tarafından göreve getirilirler veya alınırlar, şu veya bu partiye yakınlık duyabilirler ama onların şu veya bu partili olarak tescillenmeleri doğru değildir. Hele bu memurlar, görevlerini tamamen yansız olarak, sadece hukukun rehberliğinde yapmak durumunda olan müfettişlerse, onaları şu veya bu partinin mensubu gibi göstermek hiç doğru olmaz.

    Çünkü bu da onların yapacakları işe şaibe karıştırır. Şu partiden denilen müfettiş, öteki partinin zamanında yapılan bir yolsuzluğun üzerine tamamen yansız gitse de particilik yaptığı söylenir..öteki partiden olduğu söylenen bürokratlara ceza önerse de siyaseten yaptı denilir.

    O nedenle, sürgüne gönderilen müfettişlerin eğilimleri değil, eğilimleri ne olursa olsun, sürgüne gönderilmiş olmalarının yanlışlığı üzerinde durulmalıdır.

    Fakat her şey a kadar aleni ki artık...bunlar eskidenmiş devlet memurluğu mu kaldı? her memur bir partinin kadrosu oldu diyenler çıkabilir.

    Ama, zaten bugünkü şikayetlerin çoğunun altında yatan da bu durum değil midir?

    O halde, herşeye rağmen ilkeli, davranmak yozlaşmaya karşı çıkmak gerekir.

    Bu ülkenin gerçek sahiplerinin ve demokratların yapması gereken bu olmalıdır.

    Devletin itibarını korumak, güvenililiğini sürdürmek ve çürümekten kurtarmak ancak böyle mümkün olabilir.



    Tarih: 07 Şubat 2012 23:11 Ekleyen:
  • ÖYLE Mİ Kİ?

    Raci Bademli ve Ahmet Taner Kışlalı Parklarını perdeleyen reklam panolarının hala sökülmemiş olması, diğer parklardaki reklam panolarının kaldırılmasında bir bit yeniği olduğunu düşündürüyor.

    İşin içinde, başka iş var gibi...

    Bu sayfalarda tepki gösterilmesinin hemen arkasından panoların bir kısmının kaldırılması, garip değil mi?

    Bak tepki verdik kaldırıldı yazıları biraz erken ve safça mı oldu acaba?

    Doğrusu, gelen tepkiler nedeniyle kaldırıldığı şüpheli!

    İnşallah tepkileri dikkate almışlardır...Ama etrafa bakılınca pek de öyle görünmüyor.

    Belediye bu sayfalarda yazlılanlara, halkın tepkisine ne zaman kulak verdi ki, şimdi versin?

    Hangi dağda kurt öldü acaba?
    Yakında çıkar kokusu!!!



    Tarih: 07 Şubat 2012 23:05 Ekleyen:
  • ŞAİBE YARATIR?

    Yenimahalle Belediyesi Müfettişleriyle ilgili haberinize bakılırsa, belediye seçtiği müfettişlerle çalışıyor, istemediklerini sürgüne gönderiyor; bu çok manidar!
    Çünkü müfettişlik mesleği, Başbakanlık Teftiş Kurulu önderliğinde hazırlanan Tek Tip Yönetmelikle yıllar önce bütün kamu kurumlarında güvence altına alınmıştır.
    Teftiş Kurulu Yönetmeliklerine, "Müfettişlik Güvencesi" başlığı altında, "müfettişlerin kendi istekleri dışında görevden alınamayacakları ve başka bir idari göreve atanamayacakları" hükmü konularak, görevden alınma baskısı ve endişesi yaşamadan özgürce çalışmaları güvencesi getirilmiştir.
    Bundaki amaç, idarenin ve başka hiç bir makamın baskısı altında kalmadan yolsuzlukların üzerine gidilmesi ve ortaya çıkartılmasıdır.
    Müfettiş, idareye ters düşerse,onun beklentilerine veya isteklerine uygun davranmazsa, görevden alınacağını hissettiğinde yolsuzların üzerine yeterince gidebilir mi?
    Şimdi denilecektir ki, biz görevden almadık, başka bir yere gönderdik onlar yine müfettiş...
    Peki bu, müfettişlik güvencesinin arkadan dolaşılması değil midir?
    Burada önemli olan, müfettişlik görevinden alınmamış olmaları değil, müfettişlik görevinin fiilen yaptırılmadığıdır.
    İstenilen müfettişle çalışılıp, istenilmeyenin başka yere gönderilmesi, yolsuzluklarla mücadelede çok önemli olan "baskısız, özgür" bir ortamın varlığını ortadan kaldıracağı için, hem yolsuzlukla mücadeleyi zaafa uğratacak, hem de objektif yapılsa bile, idarenin tercih ettiği müfettişlerce yapılan işleri şaibe altında bırakacaktır.
    Ki, bu işlerin şüyu vukuundan beterdir!


    Tarih: 07 Şubat 2012 23:04 Ekleyen:
  • konuya mevzu teşkil etmiş olan annaşılır tepkileri dile getirirken birden bire hiç alakası yokken durup dururken konuyu ne hikmetse anlayamadın dine getiriyoruz

    laikliğin olduğu bir yerde  herkesin dilide dinide kendine  aittir fazlaca bu konuda  yoruma girmek istemiyorum
    Tarih: 07 Şubat 2012 23:00 Ekleyen:
  • ELLERİM HEP DOĞRUYU YAZSIN!

    En güzel köprü
    Gönüller arasında kurulandır
    En güzel göz
    Her şeye sevgiyle bakandır
    En güzel söz
    ... Yalansız olandır
    En güzel ateş
    Benliğimizi ısıtandır
    En güzel çiçek
    Sevgiliye armağandır
    En güzel ırmak
    Dost bahçesine akandır
    En güzel ağız
    Gerçekleri konuşandır
    En güzel yol
    Hasret kavuşturandır
    En güzel kol
    Zalime karşı kalkandır
    En güzel el
    Bilgiye, kültüre uzanandır
    En güzel kapı
    Mutluluğa açılandır
    En güzel kalem
    Doğruyu, iyiyi, güzeli yazandır.
    Tarih: 07 Şubat 2012 15:40 Ekleyen:
  • Mehmet G arkadaşım, biraz gündemi takip edip ona göre yazsak mı? Tam insanlar bir konuda tepkilerini dile getirmeye başlıyor, e postalar o gündeme göre yazılıyor, sizden gelen bir mail gündemi alıyor, bambaşka bir tarafa götürüyor.

    mesela şimdi reklam panoları, ödüller tartışılıyor, birden aylar öncesinin Türküm Doğruyum marşına dönüyoruz, hani yeni bir gelişme olsa neyse??

    bu durum Sık olunca da işin tadı kaçıyor..

    Kusura bakmayınız, görüşüm bu.. gereksiz polemiğe girmek değil.
    Tarih: 07 Şubat 2012 15:40 Ekleyen:
  • Ezel;

    Çok doğru söylüyorsun karşılıksız çek vermek= borcumu ödeyeceğim diye ödememektir(Kandırmak) kandırmak ne demektir= dolandırmak demektir...

    Ben de bir Çek mağduruyum ama karşılıksız çek veren değil çek verilen ancak ödenmeyen bir mağdur.
    Karşılıksız çek veren hapisten çıkacak çıktığında parayı ödemeyecek sen kandırıldığınla kalacaksın bunun neresi ADALET VE KALKINMA!!!

    Bu Ülke nereye gidiyor diye soracağım ama maddeler halinde soruma karşılık bulabilecek miyim? diye de düşünüyorum.
    E...  ne duruyorsunuz hadi sizde yazın ;

    Bu Ülke nereye gidiyor?
    Tarih: 07 Şubat 2012 15:39 Ekleyen:
  • memet bey sahtekarlığın suç sayılmadığı ülke(m)de doğruyum desen ne yazar demesen ne yazar
    Tarih: 07 Şubat 2012 13:02 Ekleyen:
  • TÜRK'ÜZ DOĞRUYUZ, ÇALIŞKANIZ...
    İlkokulda her sabah okuduğumuz andımızı Dr.Reşit Galip yazmış.23 Nisan 1933'te Türk çocuklarına armağan etmiş.

    Prof. Dr. Afetinan, "Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler" adlı eserinde (s. 213) Dr. Reşit Galip ve "AND" hakkında şunları yazmıştır:
    "1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit, Atatürk'ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. 'Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı' dedi:
    Bu sözler, Türk çocukları tarafından o yıldan beri tekrarlanmaktadır. Vatanperver Dr. Reşit Galip, evvelâ bir baba olarak bu hisleri duymuş; sonra da Millî Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına bu andı içirmişti."
    Öğrenci andında yer alan her sözde ve anlamında Türk Millî Eğitiminin amacının özü vardır. And'da geçen her sözün ve ettikleri yeminin anlamı öğrencilere iyi kavratılmalı. Öğrenciler, okul içinde ve okul dışındaki hayatlarında, her sabah söyledikleri and'a göre hareket ederek "doğru" ve "çalışkan" olmalı. Küçükleri korumalı. Büyükleri saymalı. Yurdunu ve milletini özünden çok sevmeli. Yükselmeyi ve ileri gitmeyi "ülkü" edinmeli. Atatürk'ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürümelidir. Yeri gelince varlığını, Türk varlığına armağan edebilmelidir.
    NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE...

    Nagehan ALÇI isimli Bayan'a atfolunur...
    Okullardan Gençliğe hitabe ve And'ımızı kaldırmak isteyenler kim olursa olsun karşılarında bizi bulacaklar...
    Tarih: 07 Şubat 2012 10:17 Ekleyen:
  • Sürmekte olan bir dava üzerinde yayın yasağı yoksa elbete haber konusu yapılabilir.
    Fakat bunu, herhangi bir yayın organı değil de davanın, tarafı olan bir yayın organı yapıyorsa, bu en azından etik değildir.
    Açılan davayla, karşı tarafın itibarının zedelenmesinin amaçlandığını düşündürür.
    Bu da görülen dava gibi ayrı bir dava konusu olabilir.
    Madem ki davaya taraf olunmuştur, o halde artık oturup, yargının kararı beklenmelidir.
    Ve de bilinmelidir ki, yargının kararı ne olursa olsun, insanların vicdanlarında vereceği karar da en az onun kadar önemlidir.
    Çünkü haklı olduğuna inananların, hukuka uygun olmaz endişesiyle karşısındakinin çoktan hak ettiğini düşündüğü tepkiyi vermekten vazgeçmesi, sadece kendi vicdanlarını değil, çoğu zaman kamu vicdanını da yaralar.

    Tarih: 07 Şubat 2012 00:40 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!