Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • 80 li yıllar

    ressam nü için derlenip toplanmiş o şiir kitapcığı
    Tarih: 09 Ekim 2012 11:50 Ekleyen:
  • Dişli Bir Toplum Gerek… (3)

    1 Ekim Pazartesi günü PEN Yazarlar Birliği Türkiye Temsilciliği’nden avukat Sabri Kuşkonmaz ziyaretime geldi. Söze, “Yeni yasama yılının başlangıcını burada kutlayalım” diye başladı.

    Sohbet konumuz temsil ettiği kurumun da etkinlikleri çerçevesinde hapisteki aydınlardı. Bu konuda bir duyarlılık yaratmaya çalıştıklarını, toplumun bu soruna neredeyse“alışmış” olmasından rahatsızlık duyduklarını anlattı.

    Aklıma ilk “diş ağrısı” geldi. Toplum, ne yazık ki ağrılarıyla birlikte yaşamaya alışabiliyor, hissetme duygusunu azaltmanın yollarını arıyor.

    Diş işlerinden ne işlere geldik… Diş hekimi dostum tedaviden sonra uyarmıştı:

    “Bazen insanlar, alışkanlık yapar sadece bir tarafla çiğner. O zaman ağız ve çene yapısı bozulur. Sağ ve sol iki tarafı da eşit kullanmak gerek.”

    Çözüm ağzımızın içinde.

    Ağzımızı temiz tutmak gerek.

    Gerektiğinde dişimizi sıkmak, ama çoğunlukla onu sağlıklı tutup iyi kullanmak gerek.

    Badireleri aşmak için dişli bir toplum olmak gerek.

    Mustafa BALBAY
    Tarih: 09 Ekim 2012 00:35 Ekleyen:
  • Dişli Bir Toplum Gerek… (2)

    Sordum:

    “Diş doktoruna ne zaman gideriz?”

    Yüzünü biraz ekşitip cevap verdi:

    “Çoğunlukla ağrımaya başlayınca. Hatta hemen başlayınca da değil. Ağrışiddetlendikten sonra. Çünkü Türk toplumunun ağrıya dayanma gücü yüksektir. Artık dayanılmaz hale gelince doktora gideriz.”

    İşte bu da bir başka toplumsal gerçek. Karşılaştığımız sorun iyice canımıza tak edecek ki çözüm arayışına girelim.

    Sordum:

    “Tedavi için sizden ilk istenen ne?”

    Bu kez hafif gülümseyerek karşılık verdi:

    “Kestirmeci çözüm. Çek dişi gitsin, köprü yap bitsin, diyorlar. Oysa biraz uğraşınca dişi kurtarmak mümkün.”

    Al bir toplumsal gerçek daha. Kolayı neyse onu yapalım, daha iyi olsun diye uzun uzun uğraşmayalım.

    Öğüt’le bu sohbetimizi yazı konusu yapmaya karar verince, özgürlükte diş tedavilerini nasıl yaptırdığımı düşündüm. Ankara’da diş hekimi“vefa”lı bir dostum vardı. Birkaç dolguyu tamamladıktan sonra ağzıma alüminyuma benzer bir kâğıt koyup çenemi kapatmamı istemişti. Alt ve üst dişlerin birbirine basınca izlerini çıkartmış, yüksekliklerin aynı düzeyde olup olmadığını kontrol etmişti. “Bu denge tam olmazsa işini görmekten çok başını ağrıtır” demişti.

    Bir araştırmada okumuştum; Türkiye’de 55 milyon kişinin ağzında 400 milyon kadar çürük diş var.

    Sorun da çözüm de ağzımızın içinde.

    (Devamı bir sonraki Mesajda)
    Tarih: 09 Ekim 2012 00:35 Ekleyen:
  • Dişli Bir Toplum Gerek… (1)

    Hapiste, ziyaret için şöyle bir tanım vardır:

    “Bir ziyaret, yarım tahliye demektir.”

    Aile görüşlerinin yeri, önemi, anlamı ayrı. Bir de bakanlıktan ya da savcılıktan özel izin alınarak yapılan ziyaretler var. CHP milletvekillerimizle bu yöntemle görüşebiliyoruz.

    Yazı aramızda ziyaret sayısı iki elin parmaklarını geçen milletvekillerinin bende özel bir yeri oluştu.

    Görüş salonu buluşmalarında “özledik”diyerek birbirimize sarılıyoruz. Ana gündem konularımız belli. Onların dışında mesleklerden söz ediyoruz. Mesleklerin özelliklerinden toplumsal çıkarımlar yapmaya çalışıyorum. Bazen tam yerine oturuyor.

    İstanbul milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, diş hekimi. Ağustostaki aylık olağan görüşmemizde takıldım:

    “Muhallebi yerken diş nasıl kırılır?”

    Güldü. “Onun deyimi var ayrı konu, ama gerçekten muhallebi yerken diş kırılır” dedi, devam etti:

    “Diş içten içe çürümüştür. En üstte incecik bir tabaka kalmıştır. An gelir, küçücük bir baskıda kırılır…”

    Kimi kurumlar hatta toplumsal katmanlar gibi yani…

    “Peki, Sevgili Öğüt” dedim, “bir dişin diyelim yüzde 80’i çürümüşse ama kök sağlamsa kurtarılabilir mi?”

    “Elbette kurtarılabilir” dedi, devam etti:

    “Biraz uğraştırır ama mutlaka yapılabilir. Çürük temizlenir. Köklerde iltihap varsa onlar da giderilir ve diş kazanılır.”

    O zaman kurumsal, toplumsal çürümelere bakıp umudu kesmemeli. Emek harcayınca mutlaka yapılacak bir şey vardır. Asıl olan başarmak için yola çıkmak.

    (Devamı bir sonraki Mesajda)
    Tarih: 09 Ekim 2012 00:35 Ekleyen:
  • “hep aynı”
    değişen bir şey yok !....
    Tarih: 08 Ekim 2012 23:22 Ekleyen:
  • giritlinin geçtiği yerden ot bitmez  !



    sn prof kara tay diyor ki
    istediğimiz kadar doğal yumurta tüketibilirmişiz
    çünkü yumurta karaciğerin yağlanmasını önleyip kolestrolu düşürüyormuş


    ayrıca hiç düşünebildinizmi acaba neden
    inekler ve koyunlar 
    sadece ot yedikleri halde
    koyunlar ve inekler o yağlı kuyruklarını nasıl oluşturuyorlarve
    tam yağlı sütleri vücutlarında nasıl üretebiliyorlar

    CEVAP  : ELBETTE  OT YEDİKLERİ İÇİN!



    _____________________________

    yazıcının notu :
    peki sayın hocam bu  sizce bir çelişme değilmidir .

    keçi keçi me de diğer  ot sever inekler ve koyunlar gibi  doğal otların  filizlerile beslendikleri halde acaba vücudları naden sıfır yağlanıyor ...
    Tarih: 08 Ekim 2012 23:21 Ekleyen:

  • BİZİM sitenin inekleri ve inekçileri maşallah 
    günde 5 kalem pirzola yiyorlar ama maşallah / inşallah hepsi taş gibiler

    İnsülün hormonunu beşde tutanlar yüz yaşına kadar YASAR !

    New York  ve Paris BELEDİYESİ TRANS YAĞLARI  yasaklamış
    Yeni mah belediyesi zabıtasının dikkatine sunarız
    Tarih: 08 Ekim 2012 23:20 Ekleyen:
  • 5199…

    Kısaca ölüm emri…

    Sokak hayvanlarını toplayıp ormanlık (!) alana götürüp bırakmayı öngören… Daha o gece orman yırtıcılarının onları parçalayıp yok etmesini sağlayacak bir korkunç yasa…

    Evlere girilip insanların pisişlerini bile alıp götürmeye ve “uyutmaya” imkân veren bir ölüm fermanı…

    Buna karşı hayvan dostları sokaklara döküldüler geçen gün…

    Sevginin en karşılıksızını yüreklerinde taşıyan iyi insanlar, çığlıklar atarak, ağlayarak, hatta yalvararak yasa değişikliğinin geri çekilmesini istediler…

    Vicdanı olan varsa, duy/sun diye…

    *

    İndim balkondan…

    Onlara “Gelip sizi sayacaklar… Fazla olanınızı alıp götürecekler ormana… Hasta ve yaşlı olanları uyutacaklar 5199’a göre…” diyemedim…

    *

    Bir teki akşam topallayarak gelse…

    Ya da bir teki o gün mamasını yemese…

    Canımız sıkılır, yüreğimize taş oturur, kimse konuşmaz bizim evde…

    Tüm yasama gücünü ellerine geçirmiş, o yasalarla kendi çocuklarına dahi acımayanların, başka canlılara acımalarını bekleyeceğiz bir süre…

    Boşu boşuna…

    _______________________
    Şahika

    Tarih: 08 Ekim 2012 23:19 Ekleyen:
  • başbakan hakikatten çok akıllı
    kendisi tahta çıkacak akıllı / uslu düşünen
    akil adamlarla beraber  ;

    çankaya isimli tepesnin  altında kalan  sözde cumhuriyetcilerle sözde ( muhafazakar) demokratların liderlerini 

    eğer kandırabilirlerse 18 yaşında daha milli olmamış  vede tüyü bitmemiş bununla beraber aklı bir karış hawada  dünyayı toz pembe gören genç erkeklerile 
    laf söz anlatsın diye muhalefetin eline  resmen canlı bir bomba veriyor

    aşağıya tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyyık
    Tarih: 08 Ekim 2012 23:17 Ekleyen:
  • Çaba 'ya ve Çaba 'layanlara MEKTUP

    Bir ilçenin mülayim bir kaymakamı bulunmaktaymış günleri sıradan geçmekte imiş validesine bir mektup yazar ve şöyle der muhterem validedecigim sizleri özledim lakin görevim icabı sizi ziyarete gelemiyorum siz bir büyüklük gösterip yanıma gelmeyi dileseniz diye mektubunu sonlandırır   kaymakamın validesi bu mektubu alır almaz yola koyulur evladını oda çok özlemiştir hayli bir meşakkatli bir zaman sonunda oglunun görev yaptıgı ilçeye ulaşır güzel bir karşılama ve hasret giderme sonunda validesi evladım beni biraz gezdirirmisin bizim oraya ne kadar benzemektedir buralar bir temaşa edelim ne dersin yavrum der hay hay annecigim der bende çok zamandır bazı yerleri gezemedim zalim bir yönetici olmaktan korkarım .....



               kaymakam arabasını hazırlattırır ilçenin görmedigi yerlerinide bir görüp ona göre yönetmek arzusundadır ilçe merkezinden hayli uzaklaşmışlar bir dag köyüne gelmişler o da ne araba çamura saplanmış ilerlemiyor biraz daha ugraştıkdan sonra köylü ler de bu arabayla ilgilenmemektedir çaresiz kaymakam orda kalacaklarını kimseninde yardım da bulunmayacagını düşünürken dagdan aşagıya dogru bir ormancı gelmektedir kaymakam bey hoşgeldiniz teşrifleriniz ile burayı şereflendirdiniz diye nida da bulunur ormancı efendim arabanız çamurda kalmış bir ilgilenen olmadı herhalde der demez cebindeki düdügü çıkartıp bir öttürdükden sonra bir de bakarlarki bütün köylü orda çamura saplanan araba kurtulmuş kaymakam oradan uzaklaşırken kaymakamın validesi EVLADIM BU KADAR OKUDUN BİRAZ DAHA OKUSAYDINDA ORMANCI OLSAYDIN YA EVLADIM .....
    Tarih: 08 Ekim 2012 23:16 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!