Haberler


TERKEDİLMİŞ KENTLER – HAYALET MEKANLAR: ANKARA ÖRNEĞi
  • Yorumlar: 0
  • 23 Mart 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 3286
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

TERKEDİLMİŞ KENTLER – HAYALET MEKANLAR: ANKARA ÖRNEĞi

9 10

21. yüzyılın ilk on yılını tamamladığımız bu dönemde artık Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu kentsel alanlarda yaşıyor (Ülke nüfusunun % 75’i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır – TÜİK verisi). 70 milyonu geçen ülke nüfusunun (31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 71.517.100 kişidir – TÜİK verisi) neredeyse yüzde otuzu (%30) üç büyük kentte yaşıyor; İstanbul (%17.8), Ankara (%6.4) ve İzmir (%5.3). Kent sakinlerinin şehir yaşamı içerisinde sakin ve temiz bir havayı solumayı arzu ettikleri, mevcut ve yoğun yapılaşmış kentsel alanların dışında da başka kentsel mekanlara ve alanlara olan ihtiyaçları hızla artıyor. Bu ihtiyaçları karşılamaya çalışan yerel yönetimler gerek mevcut bir takım kent içi park alanları ile açık alanları yeniden düzenleme ihtiyacı duyuyorlar, gerekse yeni kentsel açık alan olusturmak için çaba gösteriyorlar.

Ancak bu çabalar, plansız büyümüş ve çoğu zaman rant ve politik beklentilere kurban edilen kentleri ve kullanıcılarını tatmin edici bir seviyeye ulaşmaktan çok uzak kalıyor. Kent sakinlerinin ihtiyaç duyduğu açık alan, rekreasyon alanı, park alanları, meydanlar, sosyal etkileşim-iletişim alanları vb. pek çok alanı oluşturma sıkıntısı çeken yerel yönetimler kimi zaman ortaya koydukları ilginç projeler ile bu ihtiyaca farklı bir bakış açısı ile de yaklaşabiliyorlar. Ancak, çoğu zaman kent sakinlerinin yaşam biçimi göz önüne alınmadan, kentlinin katılımı sağlanmadan, kullanıcı ihtiyaçları belirlenmeden, mekanın sosyo-kültürel ve tarihsel nitelikleri araştırılmadan acele ile üretilip uygulanan bu projeler kentin plansızlığına hizmet etmekten öteye gidemiyor ve bu kaotik görünümü besliyor. Bu şekilde ortaya çıkan mekanlar sadece estetik anlamda eleştiri ve rahatsızlıkların odağı olmuyor, mekanın sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik kullanım karakteristikleri ile birlikte kentsel mekanın sürdürülebilirliği yaklaşımlarıyla da çelişen örnekler olarak da karşımıza çıkabiliyor. Bununla birlikte kentli yaşamına ve kentli ihtiyaçlarına cevap veremeyen bu mekanlar ya hiç kullanılamıyor ya da fonksiyonel değişimlere uğra(tıl)mış yeni mekanlar haline geliyor. Bu noktada özellikle kullanılamayan ve/veya terk edilen mekanlar kent içerisinde hayalet mekanlar haline dönüşmeye başlıyor. Bu tip mekanlar değerli kentsel alanların yanlış kullanımı neticesinde sosyo-ekonomik kayıplara neden olmanın yanında kentsel güvenlik açısından da riskli alanlar olma niteliği taşımaya başlıyor.

Terkedilmiş kentler, hayalet mekanlar dünyada farklı örneklerle ve farklı hikayeler ile karşımıza çıkıyor. Bu ilginç örneklerin kimisi yaşanan bir takım felaketlerin doğurduğu sonuçlar olabiliyor iken, kimisi de tamamen yanlış, hesapsız ve plansız yatırım kararları ile kaynakların nasıl boşa gittiğinin, kentsel alanların nasıl tahrip edildiğinin örneklerini oluşturuyor.

Çernobil, bir zamanlar Sovyetler Birliği sınırları içerisinde olan ve 1991 yılından sonra Sovyetler Birliğinin dağılmasının hemen ardından Ukrayna devleti sınırları içerisinde kalan bir şehirdir. Ancak şehrin dünya kamuoyunda gündeme gelmesi yaşanan bir afet sonrası olmuştur. Açıkçası teknolojik bir afet olan bu olay doğrudan insan eliyle yaratılmıştır.

26 Nisan 1986 yılında, şehirle aynı adı taşıyan nükleer santralde meydana gelen kaza sonucu bölgenin tamamına yakını yayılan radyasyondan etkilenmiştir. Kazanın ardından belli bir süre içerisinde kent boşaltılmıştır. Şu anda terkedilmiş bir kent olan Çernobil’in tamamı hayalet mekanlardan oluşmaktadır.

Bir başka örnek de Tayvan’dan verilebilir. Taipei şehrinin hemen dışında inşa edilen “Shan Zi”de ilginç bir hikayesi olan terk edilmiş bir yerleşim yeridir. Aslında mimari yapısı ve özellikleri ile oldukça ilginç bir görünüme sahip bu yerleşim, 1980’li yılların başlarında deniz kıyısında planlanmış bir alandır.

Ancak yerleşim, çeşitli nedenlerle ki bunlar arasında ekonomik yetersizlikler, yapım hataları sayılabilmektedir terk edilmiş, hayalet mekanlara dönüşmüştür. Bölgede yaşayan halk ise bu yerleşim alanının gerçek anlamda hayaletler tarafından işgal edildiğini ve bu yüzden kullanıcıları tarafından terk edildiğini düşünmektedirler.

Bir başka örnek ise Japonya’dan verilebilir. Hashima, Nagazaki’den (Japonya) 15 km uzaklıkta yerleşim kurulmuş bir adadır. Adada 1887 - 1974 yılları arasında bölgede aktif olan kömür madenleri nedeniyle yerleşim gerçekleşmiş ve küçük bir kent oluşmuştur. 1916 yılında Japonya’nın ilk büyük beton binasının da bu adada inşa edilmiş olması önemli bir noktadır. Ancak, zamanla kömürün bir endüstriyel hammadde olarak önemini yitirmesiyle ada boşalmaya başlamış ve üzerindeki yaşam alanı hayalet mekanlara dönüşmüştür.

Bir başka örnek’de Kuzey Kore’den; K. Kore’nin başkenti Pyongyang’da inşa edilen oteldir. Aslında otelin inşasına uzun zaman önce başlanmış olmasına rağmen (1987’den beri inşa halinde) özellikle finansal sorunlar nedeniyle bu otel tamamlanamıyor. Ryugyong Oteli 102 katlı strüktürel yapısıyla kent içerisinde çok aykırı bir görüntü sunmaktadır. Ülkenin siyasi yapısının etkisi ile kendisini bu şekilde heybetli bir mimari ile ispat etmeye çalışan otel dünyaya K. Kore’nin ve siyasi otoritenin gücünü anlatmaya çalışmaktadır. Otelin bu heybetli strüktürel ve mimari yapısının altında yatan bir başka neden olarak da siyasi otoritenin toplumun ülkesine olan güvenini arttırmak ve belki de otoriter yapısını güçlendirmek için olduğu da söylenmektedir.

Milyonlarca dolara mal olduğu düşünülen bu otelin bitirilebilmesi için hükümetin bir o kadar daha finansal desteğe ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Ancak bu yatırımın mimari anlamda kentte ne kattığının tartışılması bir yana K. Kore’de halkın büyük yoksulluk çektiği bilinirken böyle bir yatırımın doğruluğu son derece tartışmalıdır. Uzun yıllardır bitirilemeyen bu heybetli yapı şimdi betonarme iskeletiyle hayalet bir bina olarak kentin ortasında yer almaktadır.

Türkiye’de de kentlerde terkedilmiş ve hayalet yapılarla karşılaşmak olasıdır. Öncelikle karşımıza çıkan örnekler tarihi yapı adalarındadır. İstanbul’da Tarlabaşı gibi kentin merkezinde bulunan bir alanda yıpranmış tarihi konut dokusu içerisinde terkedilmiş yapılarla karşılaşmak çok olasıdır. Hatta bu yapıların kimi zaman kendi kendilerine çöktükleri de basına çok kez yansımaktadır. Kentsel alanlarda karşılaşılan bir başka örnekde artık ihtiyaç duyulmayan, kullanılmayan sanayi yapılarının terkedilmiş, hayalet iskeletleridir. Bu yapılar tarihi değer taşımakla birlikte koruma çalışmaları içerisine alınamayan ve adeta unutulan yapılardır.

Bu örneklerin yanında kent merkezlerinde yeni inşa edilmiş, toplumun kullanımına sunulan, kamusal alan niteliği sağlayacağı öngörülen, daha öncede bahsedildiği üzere kentlilerin ihtiyaçları doğrultusunda yeni mekanlar deneyimlemeleri için tasarlandığı iddia edilen mekanlarla karşılaşmaktayız. Bu mekanlar oluşturuldukları bölgenin mimari dokusunu etkiledikleri gibi kent kullanıcılarınında hafızalarında yer edebilme potansiyeli olan çok önemli ve değerli kentsel alanlarda projelendirilebilmektedirler.

Bu konudaki tartışılması gereken iki örnek Ankara’da Gökkuşağı Yolu olarak da adlandırılan ve Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen alan ile yine bu alanın hemen yakınlarında bulunan ve “Celik Kafes” olarak nitelenen projelerdir. Kentin en işlek caddelerinden birinin

üzerine inşa edilen ve her iki yanından da araç yolunun geçtiği, adeta bir refüj üzerine konan gecekondu izlenimi veren ve uzun süre önce tamamlanmasına rağmen bir türlü kullanıma açılamayan, bu haliyle terkedilmiş, hayalet bir mekan olmaya en büyük aday olan Gökkuşağı projesi. Aşağıdaki nedenlerle TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından yargıya taşınılan bu proje belkide ülkemizde kamu kaynakları ile nasıl hayalet bir mekan yaratılabileceğinin güzel örneklerinden birisidir. 

“İnönü Bulvarı üzerinde (Milli Kütüphanenin yanında), alt geçidin üstünde kalan refüj alanında Ankara Büyükşehir Belediyesince “Gökkuşağı Yolu” ismiyle bir rekreasyon alanı/alışveriş bölgesi yapılmıştır. Bu tesis, imar mevzuatına, kamu yararına, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı olup bu projeye dayanak oluşturan Belediye Meclis kararının, imar planı değişikliğinin ve yapılara verilen ruhsatların iptal edilmesi ve tesisin yıkılarak alanın eski haline getirilmesi istemiyle Şubemizce dava açılmıştır.”(TMMOB Şehir Plancıları Odası, 2007)

Ülkemizde yıllardır siyasi otoritelerin oy rantı için ve başka nedenlerle atıl projelere imza attıkları, pek çok kentte hiç kullanılamayan havalimanları inşa ettikleri, hiç bir zaman açılamayan fabrika temelleri attıkları bilinen bir gerçektir. Ancak kent içerisinde, kentin en önemli ulaşım aksı üzerinde, en değerli arazilerinden birinin üzerinde, şehrin sembol yapılarının arasında böyle bir atıl proje gerçekleştirmesi hem mimarlık alanında, hem kentsel tasarım alanında hemde kentlinin kaynaklarının israf edilmesi anlamında çok ciddi tartışmalara açık bir projedir.

Aynı şekilde “Çelik Kafes” projesi de adeta görenleri dehşete düşürecek kadar garip ve insan ölçeginin çok üstünde, ne oldugu anlaşılamayan, ürkütücü bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Izah edilmesi bile çok güç bu projeler Ankara kentinin terkedilmiş, hayalet mekanlarıdır.

Kentler için belki de en tehlikeli yaklaşımlardan birisi kent merkezlerinde terkedilmiş, hayalet mekanlar yaratmak olmalıdır. Yerel yönetimlerin en önemli görevlerinden birisi kent kullanıcılarının ihtiyaçları düşünülerek halkın ortak kullanımına açık, rahat ve temiz nefes alabilecekleri, kentin stresi ve yoğun yapılaşmış dokusu dışında yeni ve açık, yeşil alan ihtiyaçlarını karsilayabilecekleri kent içi park, açık alan, rekreasyon alanları oluşturması gerektiğidir. Ancak hem Gökkuşağı Projesi hem de Çelik Kafes tüm bu yaklaşımlarla çelişen ve hem kentin hem de kentlinin hafızasında hayalet mekan, terkedilmiş alan izi bırakacak projeler görünümündedir. Bu haliyle de daha önce bazı örnekleri verilen ve daha da çoğaltılabilecek olan terkedilmiş kentler-hayalet mekanlar örneğine Türkiye’den aday iki örnek olma yolundadır yorumunu yapabiliriz düşüncesindeyim.

Ali Tolga Özden
Araştırma Görevlisi
Mimarlık Fakültesi - ODTÜ

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.