Haberler


"GELİN… BUGÜN BİR RESİM YAPALIM…"
  • Yorumlar: 0
  • 21 Ekim 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1808
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

"GELİN… BUGÜN BİR RESİM YAPALIM…"

0 0

Mehmet Kaplan Sosyal Bilimler Lisesi Konferans Salonunda 16 Ekim 2011 tarihinde İvme Dershanesi her yıl yaptığı geleneksel Eğitim Seminerlerinin ilkini “ KOMUTLARLA YÖNETİLEN ÇOCUKLAR” konulu başlığı ile yaptı. Psikiyatrist Dr. Özlem SÜRÜCÜ’nün konuşmacı olarak katıldığı seminere yoğun ilgi vardı. 400 kişilik salonda birçok dinleyici semineri katılım yoğunluğundan dolayı ayakta dinlemek zorunda kaldı.

Seminer çıkısında öğrenci velileri çok bilgilendirildiklerini, semineri beğendiklerini bundan böyle çocuklarına daha az komut vereceklerini, onları dinleyeceklerini ve onları anlamaya çalışacaklarını söyleyerek salondan ayrıldılar.

İvme Dershanesi Kurucusu Abdullah YÜKSEL açılış konuşmasını; “BUGÜN SİZİNLE BİR RESİM YAPALIM” diyerek başlattı ve şöyle dedi:

GELİN… BUGÜN BİR RESİM YAPALIM Kocaman bir resim olsun… Bu resme baktığımızda çok şey görelim.

Bu resmin sol üst kısmında emeğimiz, çabamız; sağ üst köşesinde hedeflerimiz olsun.       

            Bu resim dünü, bugünü hatta yapabilirsek yarını da kapsasın.

Bu resim mutluluğu, sevgiyi, hoşgörüyü anlatsın.

Ama nefreti, acıyı, zulmü ve zalimi de anlatsın…

Bu resimde tüm renkler, tüm farklılıklar olsun.

Bu resimde başı açık, kapalı tüm kadınlarımız olsun ama ömrünü insan sağlığına ve eğitimine vakfetmiş Türkan Saylan da olsun.

Tüm annelerin gözyaşları aynı renkte aksın.

Sefaletin ve cehaletin karanlığını anlatsın ama eğitimli insanın en büyük güç olduğunu da anlatsın…

Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden, şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay da olsun resimde.

Aydınlanmanın ışığı, Köy Enstitülerinin kurucusu Hasan Ali Yüceli de anlatsın.

Son sözleri: “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin” diyen Köy Öğretmeni Şefik Sınığı da anlatsın.

Bu resim: “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyen büyük ozan Nazım Hikmet’in uğradığı haksızlıkları, çektiği acıları, yurt özlemini, halkına olan sevgisini, tutkularını, aşklarını, mutluluklarını da anlatsın.

Yiğit insanlar da olsun; acıyı bal eyleyenler de, ser verip sır vermeyenler de olsun bu resimde.

Bu resimde, “Ne olursan ol yine de gel!” diyen Mevlana da olsun.

“Ellerin taşı hiç kâr etmez bana

Dostun bir tek gülü yaralar beni”

diyen Pir Sultan da olsun

Bu resimde:

“İşte gidiyorum çeşm-i siyahım

Önümüze dağlar sıralansa da

Sermayem derdimdir servetim ahım

Karardıkça bahtım karalansa da

diyen Âşık Mahsuni Şerif de olsun.

Mazlum da, zalim de olsun bu resimde. Hatta mazlum, zalimin gözünün içine bakarken zalimin zavallılığını gösteren bir kare de bulunsun bu resmin içinde.

Halay çekenler, horon tepenler, zılgıt atanlar da olsun bu resimde.

Bir de her koşulda umudunu yitirmeyenleri anlatsın bu resim.  

Bu resimde dostluğun üzerine ihanetin gölgesini düşürmeyenler de vefa duygusunu bilmeyenler de olsun.

Resimdeki her çiçekten koku gelsin; resimde her renkten, her dilden, her dinden kişi olsun ama özü insan olsun.

Bu resimde, entel, entelektüel, avam, sanal herkes, her konuyu bildiğini sanan da olsun.

Bu resimde aymaz olan da, gafil olan da, aydın olan da, aymış olan da olsun.

Bu resmin içinde mutlu olan da, mutsuz olan da, umutlu olan da ama illa ki umudunu kaybetmeyenler olsun.

Bu resimde hayal edenler, tüm zorluklara direnenler ve kendi davalarına yani insanlık davasına tutkuyla inananlar da olsun.

Tek başına mutluluğu utanç sayanlar da, kalabalık içinde tek başına kalıp da başı dik duranlar ve tek başına bir şeyler yapanlar da olsun.

Bu resimde “Sonuç ne olursa olsun, seni seviyorum!” diyenler de olsun.

Bu resim; acıyı, açlığı ölümü, öfkeyi, çaresizliği de anlatsın. Aç kalanların nasıl kendi düşüncelerini yediğini de anlatsın. Aç bırakanların da zalimliğin...

Öyle bir resim olsun ki, ona bakan, emeğin en yüce değer olduğunu, elde etmekle hak ederek kazanmanın farklı olduğunu, en iyi ilacın sevgi ve sabır olduğunu, tüm bunların merkezinde de insan olduğunu görsün.

Bu resim, ona tekrar tekrar baktığımızda acıyı sevgiye, nefreti umuda, korkuyu barışa dönüştüren; dinlerin, dillerin ve etnik kökenlerin kardeşliğini gösteren insanların harmanlandığını göstersin, isterdim.

Ve bu resmin tam ortasında hani Samsun’dan bir güneş doğmuştu ya, o güneşi görelim: Mustafa Kemal’i görelim!  

Değerli okuyucular, resmin boş kalan karelerini de sizler tamamlayın; tamamlayın ki bu, hepimizin resmi olsun!

Hepinize saygılar sunarım.

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.