Faili meçhul, adli bir kavram.

İşleyeni bulunamayan cinayet vakaları için kullanılıyor.

Bizim insanımız bu kavrama çok alışık.

Çünkü çok sayıda faili meçhul var.

Özellikle siyasi nitelikli faili meçhuller ön planda.

Bu cinayetleri çözmekle görevli ve yükümlü devletin güvenlik birimleri nedense failleri yıllardır bir türlü bulamıyor.

Birçok cinayet dosyası faili meçhul olarak kapanıyor.

Fakat AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, Ergenekon olarak anılan davanın sonuçlarına ilişkin yaptığı açıklamada,“Ergenekoncular tutuklandığından beri Türkiye’de faili meçhul, siyasi cinayet yok. Devlet adına infaz yok. Gözaltında kaybolmalar da yok. Bu bir şey anlatmıyor mu insanlara?” diyerek adeta failleri ilan ediveriyor.

Ergenekoncular tutuklandıktan sonra faili meçhul olmadığını söyleyip, bu bir şey anlatmıyor mu diye sorarak, faili meçhul cinayetleri Ergenekoncuların işlediğini ima ediyor.

Bir başka deyişle, cinayetleri bir anda, Ergenekon örgütü üyesi olmak suçlamasıyla yargılananların üzerine yıkıveriyor.

Ergenekon davasında faili meçhullerin şüphelisi veya şüphelileri olarak yargılanan sanık olmadığı ve sanıklardan hiç birisi faili meçhullerden dolayı hüküm giymediği halde, AKP sözcüsü gözünü karartıp uluorta böyle konuşabiliyor.

Ve kimse bunun üzerinde durmuyor.

Tam bir komedi!

Aslında bu yapılana hukuk literatüründe isnat denir.

Türkçesi suç atmaktır.
AKP sözcüsü açıklamasının bütününde yargı kararlarına saygılı olmak gerektiğini söylemeye çalışsa da, önce kendisinin insan haklarına ve hukuka saygılı olması gerektiğini unutuyor.

“İma yoluyla” da olsa suçluyor.

Yaklaşık beş yıl süren mahkemenin kararında bu yönde bir hüküm yokken, böyle bir suç isnadında bulunabilmek için insanın akıl ve mantıkla değil, “kin ve garez” duygusuyla hareket etmesi gerekir.

Ki, böyle bir davranış, yürürlükteki yasalara göre suç oluşturur.

*

AKP sözcüsünün Türk Silahlı Kuvvetlerinin en yüksek rütbeli komutanının terörist olarak suçlandığı bir davanın sanıklarına bakışını anlamak belki mümkündür.

Ancak, eski Susurluk komisyonu üyesi, CHP li Fikri Sağlar’ ın, bu talihsiz yaklaşımda AKP sözcüsünden geri kalmaması dikkat çekicidir.

Sağlar, “generallerin sadece darbe teşebbüsünden değil bölgede yaptıkları failli meçhul cinayetler ve insanlık suçlarından da cezalandırılması gerektiğini” söylemektedir.

“Generaller” diyerek, faili meçhuller ile ilgili olarak “topyekün” bir suçlama yapan Sağlar’ ın bu yaklaşımı, askere karşı tavır almayı demokrat olmanın en baş ölçütü olarak gören bir zihniyetin ürünü olsa gerektir.

Ergenekon davasının sanıklarından sadece Veli Küçük’ ün isminin Susurluk sürecinde de gündeme gelmiş olmasından hareketle, “genelleme yapıp” “generallerin” faili meçhullerden dolayı da ceza almasını ileri sürmenin insafla bağdaşır bir tarafı olmadığı ortadadır.

Sağlar, AKP sözcüsüyle aynı noktada buluşmuş, bu da yetmemiş, Ergenekon ve Balyoz gibi son derece tartışmalı davaları, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” sözleriyle değerlendiren Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’la aynı kulvara girmiştir.

Ergenekon davasında “generallerle” birlikte, darbe yapmaya teşebbüs etmek suçlamasıyla iki milletvekili yargılanan CHP’nin ve bu davada verilen kararları “gayrimeşru” olarak niteleyen CHP Genel Başkanının bu duruma net bir açıklama getirmesi gerekir.

*

Çünkü demokratlık, asker sivil ayrımı yapmadan öncelikle insan haklarına, masumiyet karinesine saygıdır.

Elde veri yokken insanlara suç atmamaktır.

Fırsatı ganimet bilip, düşene bir tekme daha vurmaya çalışmamaktır.

Tersi, olsa olsa “bak ne kadar demokrat” desinler diye yapılan siyasi bir şov olmaktan öteye gidemeyecektir.