Haberler


Çayyolu’nun sıradışı sorunları
  • Yorumlar: 0
  • 25 Şubat 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1670
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Çayyolu’nun sıradışı sorunları

0 0

Çayyolunda yaşayan ve görev yapmakta olan bir hekimim.Yaklaşık altı aydan bu yana çalışmakta olduğum böylesine seviyeli bir semtte dikkatimi çeken en büyük unsur açık söylemek gerekirse her geçen gün daha çok farkına vardığım, insanların ruhsal dünyalarındaki bezginlik ve yorgunluk. Bunu otobüs duraklarında bekleyen insanların yüzlerinde, bir “merhaba” ya bile gönlünü açamamış komşunun vücut dilinde yakalayabilmek mümkün.Geçtiğimiz günlerde hastalarımdan bir tanesi depresyonu “doktor bey bu acıyı anlamanız çok zor, bu adeta bir ruh kanseri” diye ifade etti. Ne acıdırki “anti depresan” dediğimiz ilaçların tüketimi bölgemizde çok fazla,malesef her derdin çareside eczanelerde satılmıyor. Teknolojinin refah ve mutluluk getirdiğini düşündüğümüz Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan istatistiklere göre bir baba ile oğulun günlük ortalama sözlü iletişimi  45 saniye ye gerilemiş durumda. Evet sadece 45 saniye. Pek çok yönü ile örnek aldığımız “yeni dünya” yoksa bu konudada bizim için yön belirleyicimi olacak.

Derginizde ve internet sayfanızda Çayyolunun sorunları için yazmamız isteniyor, benim sorun diye tesbit ettiklerimin çaresini belki hiçbir belediye yada tüzel kişilik çözemez ancak insanların iç dünyalarına uzanan yolların kaldırımlarının, bozulmaya yüztutmuş zeminlerinin de bir elden geçirilmeye, dikkate alınmaya ihtiyacı var diye düşünüyorum. İnsanların bu ihtiyaçlarına yönelik kıvılcımlarında derginizde yer alması onlara nefes aldıracak kanısındayım.

Bu kıvılcımlardan bir tanesini izninizle yakmak istiyorum.

 

SÖZ

Söz,  sana “bendensin öyleyse benimsin” miş gibi değil, “bendensin ama seninsin” diye davranacağım.

Söz, seni şahsi mutluluğum için bir “araç ve nesne” olarak görmeyecek, senin mutluluğunun “sana göre”liğine saygı duya-cağım.

Söz, gözlerin benimkilere benziyor diye benimgibi görmeni istemeyecek,uzak ve duru görüşlü olmanı dileyeceğim.

Söz, kafanı kendi doğrularımla şekillendirmeye çalışmayacak, doğrularını bulma yetini geliştirmene yardımcı olacağım.

Söz, yaptıklarını bana göre iyi - kötü olarak yargılamayacak, eylemlerinin sözlerine, sözlerininde özüne uygun olup olmadığı ile ilgileneceğim.

Söz, hatalarının karşısında sanki kendim “hatasızmışım” gibi suçlayıcı davranmayacak,ancak senin kendinin hata olarak kabul ettiklerine o gözle bakacağım.

Söz, senin için dünyanın en zor şeyini, sana “söz söylemeyi” değil, sözlerini dinlemeyi, akıl vermeyi değil “anlamayı” deneyeceğim.

Söz, çok küçük olduğunda bile doğa nın seni içsel bir bilgiyle donattığını hatırlayacak,seni hiç küçümsemeyeceğim.

Söz, senden büyüğünüm diye “hak olarak” saygı beklemeyecek, ”hak ederek” saygını kazanmaya çalışacağım.

Söz, dış dünyadaki başarılarından çok iç dünyandakilerle,okul karnenden çok duygu karnenle ilgileneceğim.Çünkü insanı mutlu kılanın “not” yüksekliğinden çok “duygu yüksekliği” olduğuna hala inanıyorum.

Söz, seni sana ihtiyacım olduğu için sevmeyeceğim, seni sevdiğim için sana ihtiyacım olacak.

Söz, anlaşmazlığa düştüğümüz durumlarda,kendi tezimi kabul ettirebilmek için daha deneyimli olduğumu öne sürerek sana rağmen seni iknaya çalışmayacak,beni üzmemek adına yada benim hatırım için doğrularına ters düşmene neden olmayacağım.

Söz, senin “hayırlı evlat” olmadan önce “hayırlı insan” olmanı dileyeceğim. Çünkü ancak hayırlı insanların kendilerine ve etrafındakilere hayrı olabilir.

Söz, omuzlarına senden beklentilerimin ağırlığını yüklemeyecek, kendinle ilgili beklentilerinle başa çıkman için sana omuz vereceğim.

Söz, hayattaki amacının “kendi hayat hikayeni gerçekleştirmek” olduğunu unutmayacak, senaryonu kendim yazmaya kalkışma gafletine düşmeyeceğim.

Söz, ruhun özgür olsun diye yüreğine suçluluk duygusu,kafana yetersizlik inancı ekecek her türlü davranış ve sözden kaçınmaya çalışacağım.Çünkü ancak özgür ruhlar hayatı sevebilir ve ancak hayatı sevenler mutlu olabilir.

Söz, korkularına büyük bir ciddiyetle saygı duyacağım. Çünkü ancak “yüzleşilmiş korkuların” seni cesur kılacağını biliyorum. Çünkü cesur olmak korkmamak demek değil,korkuya rağmen yapmaktır.

Söz, seni hayal kırıklıklarımın onarıcısı,geleceğimin sigortası, eksikliklerimin tamamlayıcısı, yaşamamışlıklarımın yaşayıcısı, hatalarımın telaficisi, eğriliklerimin doğrultucusu, yenilgilerimin muzafferi olarak görmeyecek, gönlünde yatan aslan, hayat filminin başrol oyuncusu, hayat romanının kahramanı, hayat tablonun ressamı olman için elimden geleni yapacağım.

Söz, sana hayattaki en değerli şeyin,bilginin edinimi ve kullanımı için her zaman öğrenci olmayı tavsiye edeceğim. Çünkü “sadece öğrenen büyür” demiyorum, öğrenen gelişir, öğrenen yetkinleşir, öğrenen yenilenir, öğrenen değişir, öğrenen ustalaşır, öğrenen evrilir, öğrenen dönüşür, öğrenen erişir. Ve hayat dur-duraksız erişim değilse nedir?

Söz, seni hayat atelyesinde bir usta olmaya teşvik edeceğim,çünkü hayat ustaları sever ve ustalar şüphesiz hayatı ileri götürenlerdir.

Söz, “seni sevmemi istiyorsan” diye başlayan cümlelerle bir şartname koymayacağım önüne, çünkü şartlı sevginin gerçek sevgi olduğuna inanmamaya devam edeceğim. Sevgimizin tek şartı birbirimize her koşulda saygı duymak olmalı. Çünkü ancak saygının koruduğu sevgi adil ve arınık olabilir.

Söz, başına kötü bir şey gelmesi endişesini her hissedişimde yapacağım ilk şey seni hayattan uzak tutmak olmayacak. Çünkü biliyorumki uzaktan hayatlar yaşanmaz, seyredilir. Ve mezarlıklar yaşanmamış hayatlar meskenidir. Ancak “hakkıyla yaşanmış hayatlar” ölümü aşarlar.  

Söz, hayatta girişken bir tutum önereceğim sana,ama “dikkatsiz” değil, “gözükara” ama “körlemesine” değil, “cesur” bir hayat ama “tedbirsiz” değil, “özgür” ama kesinlikle “sorumsuz” değil, “zengin” ama “açgözlü” değil, “değişken” ama “tutarsız” değil, “planlı” ama tabiki “sınırlı” değil, “uyumlu” bir hayat “silik” değil, özelliklede “saygılı bir tutum” -yalnız insana değil tüm canlı hayata- ama asla “itaatkar”değil, “yenilikçi” ama “taklitçi”değil, “akılcı” ama ruhsuz” değil, var olana şükreden bir tutum ama “daha iyi”den vazgeçen değil, “idealist”, evet evet idealist ama “hayalperest” değil, “asi” ama “arsız” değil, savaşçı bir tutum “doğru” adına ama, mutlaka ve mutlaka “barış düşmanı” değil.

Sözün kısası yavrucuğum, sözün özü şu ki, seninki benimkinden “İLERİ” bir hayat olsun

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.