KABAHAT TARLAYI GÖSTERENDE


Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşi'ye 'sen de gel' demişler. Baba Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elindeki sopayı tarlaya dikmiş, göğe bakarak:

-Bizimki de burası, demiş.

Duadan sonra bir yağmur bir yağmur; ortalığı seller basmış. Bektaşi'nin tarlasında ne varsa sular almış götürmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi, ellerini yukarı kaldırmış:

-Ulan, demiş; kabahat sende değil, bu tarlayı sana gösterende...

BİTSİN BU DAVA

Gelecek konuklarını nasıl ağırlayacağını kara kara düşünen Bektaşi’nin gözü, Yahudi olan komşusunun keçilerine takılmış. Keçilerden birini çaktırmadan alıp kesmiş. Durumu fark eden Yahudi; "Kadıya gitsem… Kadı da Bektaşi’de Müslüman, ben Yahudi’yim. Davayı kazanamam. Hadi kazandım, Bektaşi’nin nesi var ki, hakkımı alabileyim!... Biz artık Allah’ın huzurunda hesaplaşırız...” düşüncesi ile şikayetçi olmamış.

Gel zaman git zaman her ikisi de rahmetli olmuş. Yahudi, ahrette Bektaşi’den davacı olmuş. Mahkeme kurulmuş ve Bektaşi’ye sormuşlar:

-Sen Yahudi komşundan habersiz keçisini kesmişsin!

-Kesmedim, demiş Bektaşi.

-Ben gözlerimle gördüm demiş, Yahudi.

Bektaşi “Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.” Diye itiraz etmiş.

-Haklısın ama, günahların arasında keçiyi kestiğinde yazılı, demişler.

Bektaşi bu kez, “Mahkeme hakimi aynı zamanda şahitlik yapamaz.” Diye itiraz etmiş.

-Gene haklısın; o zaman getirin keçiyi ona soralım... demişler.

Bektaşi son bir çaba ile çözüm yolu önermiş:

-Ne!... Keçi burada mı?... Verin keçiyi o zaman bu Yahudi'ye... Bitsin bu dava!

6 ÜSTÜNDEN İYİDİR

M^damın biri, sohbetderinde gündelik yaşamdaki olumsuzluklardan örnekler vererek:

-Böyle giderse kıyamet kopucak, dünyanın 6 üstüne gelecek..... diyerek hiç durmadan çevresindeki insanları karamsarlığa itiyormuş. Bu konuşmalardan birisini duyan Bektaşi dayanamayıp cevap vermiş:

-Gelsin imanım demiş, şu dünyanın haline bak, belki 6 üstünden iyidir.

Sofunun birisi Bektaşi’yi denemek ister.

-Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. İsterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterinde bizde görelim, der.

Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiği düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir:

-Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok.

-Ağaç gel der, fakat yine gelmez.

-Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yokdur. Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve derki:

-Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz.

SIRAT KÖPRÜSÜ

Bektaşi kafayı çekmiş. Ayakları birbirine dolana dolana, sağa sola yalpalayarak giden Bektaşi'yi gören komşusu dayanamayıp laf atmış:

-Hey baba erenler, bu halle sırat köprüsünü nasıl geçersin?

Bektaşi istifini bozmadan komşusuna cevap vermiş:

-Sanki karşı tarafta mor sümbüllü bağlarım var da!

                              ****



OLMAYAN ŞEY
Yolu camiye düşen Bektaşi namazdan sonra:
-Ey ulu tanrım, bana bol bol şarap ver. Diye dua etmiş.
Yanında namazı bitiren kişi de ellerini kaldırmış:
-Rabbim bana iman ver. Diye dua etmiş.
İki duayı da işiten hoca Bektaşi'ye dönmüş:
-Bak herkes iman istiyor tanrıdan sen de şarap istiyorsun. Utanmıyor musun? demiş.
Bunun üzerine Bektaşi hocaya dönüp:

-Ne yapalım hoca efendi herkes kendisinde olmayanı ister. Demiş.

HER ŞEY ALLAH'TAN

(Bir tren kazasının "Takdiri ilahi" , "Her şey Allah'tan" şeklindeki yaklaşımlarla açıklanmasını eleştiren birinin, guruptaki Avni Anıl'a ne düşündüğünü sorması üzerine, Avni Anıl'ın anlattığı fıkradır.)




Bektaşi'nin biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın yumurta topuk serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;

-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı.

-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.

google'a Bİm diye tıklayınca ana sayfada 3303 mağazası olduğunu görürsünüz.
Ülke çapında her yerde olan bir market Çayyolunda olmasında ne anormallik var.
Çayyolu'nun ayrıcalığı ne?
Çok komik!
Yunus market'e de aynı laflar söylendi..şimdi ikisi de dolup, taşıyor. BİM de,,

Etrafınıza iyi bakın.

xxx

İçkili eğlence mekanı ile cami arasında mesafenin ne kadar olması gerektiği imar yönetmeliğinde yazılı..
Yapılan gecekondu değil ki, cami. demek ki, ruhsatı var ki inşaatı başlamış.
Ruhsatı kim verdi? diye merak edenler, araştırır bulur.
Bu da duyarlılıktır.
Tabii cami için mi, yoksa işyerleri için mi ruhsat verilmesinin yanlış olduğunu araştırmak da.

KRAL eğer Ankara çayını Eskişehir porsuk çayına dömüştürsün 
oyum gözü kapalı ona ...

en az 50 oyada hükmedebilirim ...

2.sınıf insan muamelesi görür müyüm acaba diye çekinen kişilerin sergileyecegi davranış bu sırf karizma olsun diye gider ....... ta kazıklanacağıma ben bim'e giderim hiç de utanmam.bim'in açılımının birleşmiş islam marketleri olduğunu sahibinin de zapsu olduğunu bilen yurdum insanında görülmesi çok da şaşırtmayacak olan durumdur mesaj bim den alışverşi yapmayın dedirten olgudur aslında işletme okuyan ben ve benim gibiler ek
onomi ile ilgilenenler bilir ki bim in peynir markası tek
süt şu anda pazar lideridir. yani paranın dini imanı yokdur...

DUYARLILIK MI?   (2)

Onlardan farklı düşünüyorsan "ötekisin".
Adım başı açılan ve yandaşlara dağıtılan büfelere, her isteyenin konutunu eğlence mekanı yapmasına karşıysan, alkol satılmasına karşısın, alkole karşıysan eğlenceye de karşısın yani  ötekisin.
Ve hatta, cumhuriyete ve onun değerlerine karşısın.
Mantık bu, dümdüz..
Ama bilinmelidir ki, bakış açısı bu olunca, Zileli nerede okunursa okunsun, anlaşılmaz..
Tıpkı, bu kafa yapısında olanların neden bir türlü iktidar olamadığının ve halkın yıllardır anlaşılamadığı gibi.

                        ***