-
'Abdullah Gül, o sözleri söyledi'
Emre KIZILKAYA / DIŞ HABERLER
Abdullah Gül’ün, Refah Partisi’nin genel başkan yardımcısı olduğu 1995 yılında, The Guardian Gazetesi’ne verdiği tartışmalı röportajı yapan İngiliz gazeteci, Hürriyet’e konuştu: “Gül, ‘Laik devleti yıkacağız’ demedi, fakat inkar etse de, ‘cumhuriyet döneminin sonu gelmiştir’ ifadesini aynen kullandı.”
Gül: Guardian Gazetesi'ni tekzip ettim
İngiltere’nin saygın gazetelerinden The Guardian’ın Türkiye muhabiri olarak çalıştığı dönemde, Abdullah Gül ile yaptığı röportaj yeniden gündeme gelen İngiliz muhabir Jonathan Rugman, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, haberin arkasında durdu.
Rugman’ın 27 Kasım 1995 tarihinde yayınlanan ve ertesi gün Türk basınına da yansıyan röportajında, o dönemde Refah Partisi’nin genel başkan yardımcısı olan Gül, laik sisteme ve cumhuriyete meydan okuyordu.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, cumhurbaşkanı adaylığının ardından yeniden gündeme getirilen 12 yıl önceki bu röportajdaki ifadeleri yalanmıştı. Gül, dün akşam TRT1’deki söyleşi sırasında da bunu yeniden yalanladı.
“Türk İslamcıları iktidarı hedefliyor” başlıklı röportajda, “Refah Partisi’nin yaklaşan erken seçimlerde ‘yeşil devrim’ yapmaya hazırlandığını” yazan muhabir Jonathan Rugman, yıllar sonra haberinin arkasında durdu.
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/6444915.asp?gid=200
Tarih: 03 May 2007 00:47 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Ekşi sözlük meraklılarına ekşi sözlük kullanıma açılmış.
Duyurulur.
Tarih: 02 May 2007 21:44 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Dünyanın en büyük ailesi...1923 de bizim. 1453 de.
Şehit kanı da bizim. Alın teri de. Mehter de bizim.
Nazım da. Süleymaniye de bizim. Ayasofya da.
Türkü de bizim. Arya da. Edirne de bizim. Ardahan da.
Meydan da bizim. Çankaya da.
Bana göre, mesajı budur... Tandoğan'ın da.Çağlayan'ın da. İstersen bundan sonraki mitingi Haymana Ovası'nda yap...Yine sığmaz. Yine taşar.
Deniyor ki bazen, "habire eleştiriyorsun, hiç mi iyi bir şey yok bu ülkede?" Var işte.
Edirneli eczacının, Trabzonlu öğretmen arkadaşı var artık...Tandoğan'da tanıştılar.
İzmirli avukatın, Urfalı muhasebeci arkadaşı var...
Çağlayan'da tanıştılar.
Antalyalı turizmci, Samsunlu doktoru tatile bekliyor bu yaz...Ankara'da sözleştiler.
Mersinli mandalinci, bir kasa gönderecek döner dönmez, Bursalı öğrenciye... Kaldığı yurdun adresini aldı İstanbul'da.
Ya da şöyle bak... İnsan, o güne kadar hiç tanımadığı birine, "anacığım, şöyle otur, dinlen biraz", "kardeş, al biraz su iç" , "yenge, simit alıp geleceğim,
kızıma göz kulak olur musun" der mi?
Der...Dünyanýn en büyük ailesidir çünkü bu... Milyonlarca akraba. Komünist suçlamasıyla 12 Eylül'den sonra vebalı muamelesi gören şarkıcı, söylüyorsa...
Ülkücü olduğu için 12 Eylül'den sonra işkence gören eski bakan, eşlik ediyorsa...7'sindeki bebe oradaysa...
77'sindeki dede oradaysa...Sen daha ne mesaj arıyorsun? AB'yi de tebrik ederim, bu arada...Böleyim derken, birleştirdiler. Kenetlediler hatta. Ben AB'nin yerinde olsam, gazete köşelerinde çöreklenen ikinci cumhuriyetçileri, mahkemeye veririm.O kadar para döktüler fonlardan, beceremediler
Tarih: 02 May 2007 21:43 Ekleyen: Beğenme: 0
-
3
Uzayda kıble nasıl bulunur?
Türker Alkan
Malezyalıların derdi daha büyük. Rusya, ekim ayında uzaya bir mekik gönderecekmiş. Malezya'dan iki astronotun bu uçuşa katılmasını istemiş. Ve Malezya yönetimini almış mı bir telaş. Görevlendirecekleri iki astronot uzaydaki yerçekimsiz ortamda nasıl namaz kılacak, çıkın bakalım işin içinden! 'Uzayda İslami usullere göre ibadet rehberi' hazırlanarak bu teknik sorun çözülmüş. Fakat, 'uzayda kıblenin nasıl bulunacağı' sorunu çözülememiş ve bu iş astronotların yeteneğine bırakılmış. Uzayda oruç tutuma sorunu da çözülemediği gibi, İslama uygun olup olmadığı belli olmayan uzay yiyecekleri sorunu da çözülememiş. Hazırlanan rehber, astronotlara 'çok acıkmadıkça bir şey yememelerini' önermiş.
Herkesin sorunları da kendine göre oluyor, çözümleri de, değil mi?
Radikal gazetesi
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220048
Tarih: 02 May 2007 19:47 Ekleyen: Beğenme: 0
-
2
Uzayda kıble nasıl bulunur?
Türker Alkan
Tabii İran polisinin asıl hedefi kadınlar. Biraz perçem gösterenleri polis hemen karakola çekiyormuş. Geçen gün televizyonda izledim: Başörtüsünün altından perçemi gözüken bir kadına İranlı gençler heyecanla bakıyordu, sanki açıkta olmadık bir şey görmüş gibi!
İran, Afganistan, Arabistan.. gibi yerlerde neden kadınların aşırı biçimde örtünmesi isteniyor? Cevabı basit: Erkekleri tahrik etmesinler diye. Bu ülkelerin pek çoğunda kadınların topuklarını göstermeleri de yasaktır. Afganistan'da topuğunu gösteren kadınlara kırbaç cezası vardı. Güzel topuklu olanlara daha fazla kırbaç vuruluyordu, daha fazla tahrike neden oldukları için.
Şimdi İran'da perçemi daha güzel olan kadınlara daha ağır ceza veriliyor mu, bilmiyorum. Ama bir perçemden tahrik olan İranlı gençlerin dönüp perçeme hayranlıkla baktığını görünce şaşırdım doğrusu. Biraz sonra belki arkadaşını arayıp dertleşecektir delikanlı. "Üff abi, bir perçem gördüm ki sorma gitsin. Sarışın, kahverengi karışımı, uzun bir perçem. Ben âşık oldum galiba. Ahh perçemli kız, yaktın beni!"
Görünüşe göre ne yapsanız, kadınların erkekleri tahrik etmesine engel olamıyorsunuz. Topuğundan, perçeminden, dudaklarından, gözlerinden, ellerinden, bir şeyden tahrik oluyorlar. O zaman bunca yasak boşa gitmiş olmuyor mu, ne dersiniz?
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220048
Tarih: 02 May 2007 19:45 Ekleyen: Beğenme: 0
-
1
Uzayda kıble nasıl bulunur?
Türker Alkan
Hazır Anayasa Mahkemesi'nin kararını bekliyorken boşluktan yararlanıp başka konulara dalalım dedim. Anayasa Mahkemesi'nin kararı ne olursa olsun eleştirilecek, bu ortada. Ve içine girdiğimiz bunalım sarmalı öyle kolay ve kısa yoldan çözülecek gibi gözükmüyor.
Daha bu konuya çok döneriz.
Son günlerde İran'da olup bitenler dikkat çekici. İran'da kadınların saçının gözükmesi ciddi sorun, bizde de gözükmemesi! La havle vela kuvvete! Akıl alır gibi değil.
Şimdi İranlı genç erkekler de polis denetimine girmeye başladı. Saçını Batı stili kestirenler, yüzüne krem, saçlarına jöle sürenler, dar pantolon ve tişört giyenler, saçlarını uzatanlar... Hepsi polis tarafından uyarılıyor! Hatırlarsınız, Taliban yönetimindeki Afganistan'da da erkek berberleri sıkı denetim altındaydı: Erkeklerin sakal tıraşı olması yasaktı ve sakal uzatmak zorunluydu. Köse olanlar çok zor durumda kalmıştı!
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220048
Tarih: 02 May 2007 19:44 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Biliyor musunuz; en pahalı suyu Ankaralı kullanıyor
ASKİ’nin uyguladığı su fiyatları tarifesinin Türkiye’deki büyük belediyelerin hepsinin fiyatından daha pahalı olduğu, Rekabet Kurumu tarafından tespit edilmiştir.
Rekabet Kurumu’nun resmi internet sitesinde (www.rekabet.gov.tr) 20.4.2007 tarihinde yayımlanan karara göre, en pahalı suyu Ankaralılar kullanmaktadır.
ASKİ tarafından 1996 yılından beri, su satış fiyatları ÜFE’ye endekslenmiş ve ÜFE’nin pozitif çıktığı her ay bu oranda su fiyatlarına zam yapılmış; buna karşılık ÜFE’nin eksi (negatif) çıktığı aylarda ise herhangi bir indirime gidilmemiştir.
Bu çeşit fiyat artışları sayesinde ASKİ’nin 2003, 2004 ve 2005 yıllarında karlılığının ciddi şekilde yükseldiğinin tespitinin yapıldığı bu kararda, İzmir (İzsu) ile İstanbul Belediyesi’nin su fiyatları karşılaştırılmıştır.
Yapılan karşılaştırmada, ayda ortalama 15 m3 su tüketen bir konutun ödediği su parası, yıllık olarak Ankara’da 396.79.-YTL iken, İzmir’de bu rakam 259.80.-YTL, İstanbul’da ise 311.04.-YTL’dir. Tüketim arttıkça, bu farklılık da, Ankaralılar aleyhine artmaktadır.
İlgili kararda aynen şu değerlendirme yapılmaktadır. "Aylık ortalama tüketim miktarına göre yapılan kıyaslamada, Ankara’daki bir konut abonesinin her iki ile (İzmir ve İstanbul) oranla yüksek miktarda ödeme yaptığı görülmüştür." Ayrıca, ASKİ’nin, aylık (30 günlük) sayaç okuma süresini 45 güne çıkarmak suretiyle, daha fazla tüketimi daha yüksek tarifeden faturalaştırdığı da bu kararda belirtilmektedir.
Karar, Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde 06-92/1176-354 sayı ile yer alma
Tarih: 02 May 2007 14:48 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Uzun lafın kısası, biraz araştıran ve okuyan insanlar batının içinden geçtiği demokratikleşme serüveni ile bizim toplumumuzun yaşadığı sürecin çok farklı olduğunu görebilir. Dahası, batının bizim demokratik olma çabasındaki toplumumuza bakışı her nedense hep kendi bakış açısından olmaktadır.
Batı kendisi için bi,çtiği gömleğin aynısını bizim toplumumuz içinde biçmeye çalışmaktadır. Sonrada durup durup, yaw siz neden demokratik olamıyorsunuz, neden kıpraşıp duruyorsunuz, niçin birbirinizi yiyorsunuz diye düşünegelmektedir. Kimseninde aklına şu soru gelmez, bu toplumun demokrasi yolunda yaşadığı süreç ile batının süreci arasındaki farklar, benzerlikler, uyuşmazlıklar nelerdir diye... Bu arada bazı laf ebeleride içinde yaşadıkları batı toplumunun çerçevesinden baktıkları toplumumuza habire laf yetiştirirler siz demokrasiyi bilmiyorsunuz diye...evet biz belki demokrasiyi bilmiyoruz, evet biz gerçekten demokrasi yolunda daha çok yol kat edeceğiz ama insaf edin bizim toplumumuzunda bir takım değerleri, bir kültürü, sosyal yapısı, ekonomik denge ve dengesizlikleri var... sen bunları anlamadan, tartmadan, düşünmeden kendi çerçevende biçtiğin gömleği bu topluma giymesi için diretirsen elbette o gömlek ya bol gelir ya da dar gelir, sonundada toplum isyan eder ve zaten yerine oturmayan demokrasi dengeleri birilerinin elinde oyuncak haline gelir.
Demokrasi çığırtkanlığı yapan kişilerde dışarıdan baktıkları için anlayamadıkları, ve bu gidişlede hiç bir zaman anlayamayacakları bir Türkiye profili görürler karşılarında...
Tarih: 02 May 2007 10:58 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Belki bir konu üzerinde düşünen üç tip insan vardır; birisi gerçekten araştıran, inceleyen, duygulu ve hassas insan ki bu insan tipi aynı zamanda tartışılan konunun olduğu ülkede, o halkın içinde ve o halkın hissettiklerini bizzati görerek yaşayarak var olan insan tipidir. Diğer tip insan ise daha çok laf kalabalığı yapan, demogoji yapan, sadece saplantı haline getirdiği fikri çevresinden daha doğrusu sorunun alevlendiği toplumdan uzakta, bihaber şekilde yorumlayan tiptir. Hatta bu tip, toplumdan hem bedensel olarak hemde fikren o kadar uzakta, o kadar yabancılaşmışdır ki, içinde yaşamadığı, duygularını hissedemediği, çektiği sıkıntıları bilmediği topluma biçilen yabancı bir gömleği dışardakiler nasıl giydirmek isterse o da aynı şekilde o topluma zorla giydirmek ister.
Üçüncü tip insan ise, ki belkide en zavallısıdır, sorunun tam ortasında yaşamasına rağmen bu soruna eğilemeyen, fikir üretemeyen, içine kapanık ve sessiz bir yapıya sahiptir. İşte ilk tipte bahsettiğim insanlar seslerini tandoğan ve çağlayanda çıkardılar...ikinci tip kişiler ise hala daha bu sese kulak vermek yerine üç maymunu oynamaya devam edip dışarıdan saplantı haline getirdikleri fikirlerini demogoji kokan (reklam kokan) hareketler içerisinde yayınlamaya devam ediyorlar. Üçüncü tip insanlarada diyecek bir sözümüz yok elbette.
Tarih: 02 May 2007 10:50 Ekleyen: Beğenme: 0
-
VATAN MARŞI
Söz: Cemal Yeşil
Müzik: Musa Süreyya
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpan kalbimiz / Ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz / Gül ki sen neşenle gülsün ay, güneş, toprak, deniz / Ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz.
Tarih: 02 May 2007 09:47 Ekleyen: Beğenme: 0