Haberler


YEŞİL ALANLARI KORUYAN ÇEVRECİLERİ EVRENSEL HUKUK DA KORUYOR
  • Yorumlar: 0
  • 26 Aralık 2013 12:02
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1713
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

YEŞİL ALANLARI KORUYAN ÇEVRECİLERİ EVRENSEL HUKUK DA KORUYOR

0 0

Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde "Bursa'da ağaca çıkan maymun tüm Anadolu'yu ayağı yere değmeden geçip giderdi" diyor.

Her yaz geldiğinde ormanlarımızın çokça yandığına, hatta bilinçli bilinçsiz yakıldığına şahit olmaktayız.

Yanan orman alanları için resmi makamlar hemen açıklama yaparlar "bu yanan orman sahalarını tekrar yeşillendireceğiz" derler.

Doğrudur yeşillendirme yapılır ve bir karış yüksekliğinde çam vs. fidanları dikilir ama yanan yerlerin ne kadarına bu ağaç fidanları dikilir, sulanır, bakımları yapılır bilinmez!

Fidanları diker diker gidersin, ama zamanı geldiğinde köklerinin etrafını yabancı otlardan temizleyip, çapalayıp, gübreleyip sulaması yapılır mı? Diyeceksiniz ki "alan çok, nasıl bunları yapalım, bu kadar elemanımız ve imkanımız yok"

O zaman bu diktiğiniz fidanlar çöl iklimine yani kuraklığa girdiğimiz bu yıllarda nasıl tutacaklar, nasıl büyüyecekler?

Kısaca bu dikilen ağaç fidanlarının çoğu bakımsızlıktan ve birkaç yıl sulanmadığı için kuruyup gideceklerdir.

Siz çıkın "işte şu kadar büyüklükte binlerce hektar alanları ağaçlandırdık" diye övünün durun kim inanır.

Eski kışlar ve olağan yağışlar olsa yine iyi!

Bu güzelim emek verilmiş fidanlar yazın kızgın güneşte susuzluktan kuruyup gitmektedirler.

TEMA Vakfı yurdumuzun hemen her yerinde binlerce gönüllü üyesiyle ayrıca Ege Bölge'mizde Ege Orman Vakfı yine gönüllü üyeleriyle kendilerine resmi makamlarca tahsis edilen arazilerde orman fidanı dikimi yapmaktadırlar.

Bu çevre kuruluşlarımıza gönüllü üye olalım ve orman fidanları dikiminde sizlerin de katkınız ve dikili bir ağacınız olsun diye çağrıda bulunuyorum.

Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü bünyesindeki Orman Şeflikleri her sene çok sayıda yine çok çeşitli orman fidanlarını boş orman yapılacak arazilere dikmektedirler.

Ancak bu ağaçlandırılan alanların bir müddet sonra birilerinin rantı uğruna gazaba uğramakta, yapılaşmaya dönük ağaçlar köklenip yapılan masraflar, emekler boşa gitmekte ormanlaşma işinde başa dönülmektedir.

Son 11 yılda kesinlikle korunması gereken SİT alanı ilan edilen asırlık ağaçlı orman arazileri resmi, gayriresmi uygulamalarla rantçılara terk edilmeye başlanmıştır. (Şu sıralar İstanbul'da 3'üncü köprü ve yolları için ormanlar kesilmeye başlanmıştır. Rant düşünülmese orman üstü viyadüklerle veya orman altından tünellerle bu ağaçlara zarar vermeden yapılabilirdi.)

Kısaca dağ taş orman alanlarının SİT alanlarının katliamına hız verilmiş ve ormanlarımız hatta şehirlerimizdeki son kalan yeşil alanlar betonlaşmaya gökdelenlere terk edilmeye başlanmıştır.

Rantçılar ellerindeki yasal imarlı arazileri daha da büyütmek için sınır tanımamakta, oksijen alınması gereken yaşam alanları tek tek yok olmaktadır.

Yeşil alanların yok olmasına seyirci kalmayan eski çevreciler yurdumuzun her yerinde eylem yapıp rantçılarla ve onların adamları ile hep karşı karşıya geldiler, dövüldüler, sövüldüler hatta karşılıklı mahkemelik oldular.

İleri ülkelerde ve AB'de Hukuk Mahkemeleri çevre olaylarında eylemlerinde açılan davalarda hep "çevrecilerin" lehinde kararlar vermekte ve çevre eylemcilerini "çevrenin koruyucuları, müfettişleri" olarak görmekte, suçsuz kabul edip berat ettirmektedirler.

Yurdum mahkemeleri senelerdir evrensel hukuku ve alınan kararları örnek almakta olup memnuniyetle görüyoruz ki emsal kararları ülkemizde uygulayarak çevreci eylemcileri berat ettirmektedirler.

Son Gezi Parkı çevreci eylemlerinde de memnuniyetle görüyoruz ki ilgili Hukuk Mahkemelerimiz hemen her yerde, her şehirde çevrecileri, yaşam savunucularını haklı görüp çevrecilerin lehine berat kararları vermişlerdir.

Bu durumda mahkemelerimizin ve ilgili hakimlerimizin çevre olaylarında tarafsız ve adil karar vermelerinin çok güzel ve sevindirici bir olay olduğunu söylemeliyiz, hatta onlara teşekkür etmeliyiz.

Çevreciler yani yaşam savunucuları ceplerini asla düşünmeyen insanlar olup canlı hayatın sağlıklı yürümesi için hukuk tarafından da korunmaları gerekmektedir.

Yoksa hukukun koruyamadığı çevre ve doğamız hemen her yerde yaşanmaz bir hal alır diyoruz.

Ülkemizin betonlaşmaya değil oksijen alacak çok geniş yeşil alanlara ihtiyacı vardır.

Bu durumda yaşam yerlerimizi korumak için yurdum çevrecileri ile el ele verip doğamızı korumaya çalışmalıyız.

Çünkü başka da gidecek vatanımız yoktur.

Ümit Bora
Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.