Haberler


Seçmen Kılıçdaroğlu’na Kredi Açtı
  • Yorumlar: 0
  • 16 Haziran 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1873
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Seçmen Kılıçdaroğlu’na Kredi Açtı

0 0

Kadıköy’ün Beşiktaş İskelesi üzerindeki “Denizyıldızı” restoranda başıma gelenleri “Cumhuriyet”te anlattım.

Seçim senaryoları konuşurken restoran görevlisi/sahibinin müdahalesiyle bir sohbetim bölünmüş; bulunduğum masada “siyaset tartışmamın” makbul görülmediği hatırlatılmıştı!

“Umutlarımızdan Korkuyoruz” başlığı ile yayımlanan 11 Haziran tarihli yazımda bu olayı anlatırken şunları söylemiştim:

“Restoran sahibi/garson.. sivil polis edasıyla alenen masaları dinliyor. Masalarda nelerin konuşulup nelerin konuşulmayacağına karar verebiliyor. Araya girip kendisinde böyle bir ‘müdahalede bulunma hakkı’ görüyor/görebiliyor…

İstanbul’un kalbinde, hava bu denli ağırlaştıysa, varın siz bu seçimlerin hangi özgür ortamda ceryan ettiğine karar verin.”

Eşit olmayan yarış
Yalnız bu mu?

Nabız yoklaması amacıyla soru yönelttiğimiz seçmenlerin hiçbiri rahat değildi. Çoğu, tercih açıklarken ad, soyadı belirtmekten çekiniyor, isimlerini verenler, terdirgin görünüyordu. Kayıt cihazına hele hiç kimse konuşmak istemiyordu.

İstanbul 1. bölge atmosferi buysa seçimin Anadolu’da hangi açık-örtülü baskı mekanizmaları altında cereyan ettiğini tasavvur edebilirsiniz.

Yakın tarihimizde benzeri olmayan bu aleni-sinsi baskılara rağmen ana muhalefetin oyları; yıllardan beri ilk kez kayda değer artış gösterdi.

Seçmene ulaşma yollarının nispeten açık ve sorunsuz olduğu dönemlerde, oyları yüzde 20 sınırı ötesine taşıyamamış, bunu her defasında “zafer” edasında takdim etmiş bir partiden söz ediyoruz.

İnsaf edelim…

İnsanların tercihlerinin bu denli ağır şartlandığı başka bir dönem yaşadı mı bu ülke?

Sanayiciler tehdit edilmiş.

Herkesin telefonunun dinlendiği derin korku ortamında medya zapturapt altına alınmış.

Merkez medyadan muhalefete söz hakkı tanıyan silinmiş.

Dikensiz gül bahçesine dönüşen medyayı arkasına alan iktidar partisi, devletin tüm imkânlarını seferber etmiş.

İmamı, valisi, kaymakamı ile tüm devlet olanakları Türkiye çapında harekete geçirilmiş.

Yakın markaja alınan yurttaşlara çeyrek altına varıncaya dek hediyeler dağıtılmış.

Küresel çaplı profesyonel ve teknolojik bir parti örgütlenmesiyle memleketin nerdeyse her ferdi ve her santimetrekaresi denetim altına alınmış.

Yüzde 50 böyle temin edilmiş.

CHP’nin en büyük düşmanı kendisi

Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisinin başına, işte bu şartların geçerli olduğu bir ortamda geçti.

Başına geçtiği parti, seçmenlerin alternatifsizlikten ayakları geri geri giderek oy verdikleri bir aygıta dönüşmüştü.

CHP’nin Baykal’lı yıllarında “majestelerinin muhalefeti” olmaktan öte bir projesi olmamıştı.

Kılıçdaroğlu enkaza dönüşen bu parti aygıtını onarabildiğince onarıp yol almaya çalıştı.

Gücü bu kadarına yetti.

Seçmene bu kadar erişebildi.

Kendini bu kadar anlatabildi.

Ama erişebildiği seçmen, CHP’ye bu kez; AKP’ye karşı sırf bir kalkan olduğu için değil; yeni söylemlerine ilgi gösterdiği için kredi açtı.

Bu cesaret veren bir yeni başlangıç olabilir CHP için.

Dünkü Radikal’de yayımlanan IPSOS araştırmasına bakın.

CHP seçmeninin yüzde 77’si, muhalefet partisine bu kez “Kılıçdaroğlu’nun yeni çizgisi” için oy verdiğini söylüyor.

Kılıçdaroğlu’nun “demokrasi ve özgürlük” projelerinden hoşnut olmayan; “barajı kollamak” bahanesiyle zaten MHP’ye kaydı bu seçimde.

Yani CHP’nin aldığı yüzde 26; mevcut oylara eklemlenen 5 puanlık basit bir artış değil, CHP seçmenleri içinde niteliksel bir “profil değişimi” ve bir “yenilenmeyi” ifade ediyor.

Zaman ve imkânlar daha fazla olsaydı; bu “profil değişimi” ve “yeni seçmen erişimi” elbette çok daha fazla olabilirdi.

Ama bu imkânlar ve bu koşullarda; partiyi yüzde 20 bandından alıp, yüzde 26’ya yükseltmek “zafer” olmasa da bir “başarı”dır.

Kılıçdaroğlu da nitekim; 12 Haziran gecesi yaptığı konuşmada, “zafer”den değil, “başarı”- dan söz etti.

Başarıyı partinin “12 Eylül darbesinden bu yana aldığı en yüksek oyla” açıkladı. “Yarından tezi yok örgütlerimizle seçim varmış gibi çalışacağım” dedi.

Ama biz “sultanlık sistemine doğru” hızla yol alan AKP iktidarına karşı CHP’nin bu yeni mücadelesini konu edeceğimize “13 Hazirancılar”la uğraşıyoruz.

“13 Hazirancıların” ilk safında Baykal var…

Görevden ayrılmış Avrupalı eski sosyal demokrat liderlere şöyle bir bakın:

İtalya’da Romano Prodi.

Almanya’da Schroeder.

İngiltere’de Gordon Brown.

Hiçbiri Deniz Baykal’ın yaptığını yapıyor mu?

İlk yenilgide görevi bırakan bu liderlerin hangisi bugün ortada?

Hangisi halefi için Baykal gibi bik-bik-bik ortalıkta konuşuyor?

CHP’nin hiç başka düşmana ihtiyacı yok.
En büyük düşmanları kendi içinde.

Nilgün Cerrahoğlu
Cumhuriyet

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.