Haberler


Kılıçdaroğlu İzmir'de coştu
  • Yorumlar: 0
  • 05 Aralık 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2305
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Kılıçdaroğlu İzmir'de coştu

0 0

Kemal Kılıçdaroğlu, partisince İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen “Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlük” mitinginde yaptığı konuşmada, özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti İzmir'den haykırmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Yargının siyasi otoritenin emrine girdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bugün karabasan gibi çöken bir iktidar var. Özgürlüklerimizi elimizden alan iktidar var. Telefonlarımızı dinleyen iktidar var. Yargının siyasi otoritenin emrine girdiği bir iktidar var. Onun için İzmir'den demokrasi, özgürlük, adalet, cumhuriyet diyoruz” diye konuştu.

İzmir'in ilklerin şehri olduğunu, düşmanın denize bu kentten döküldüğünü, ilk uluslararası fuarın, ilk milli bankanın, ilk tiyatro topluluğunun İzmir'de kurulduğunu, ilk kurşunun burada atıldığını, bunun için İzmir'in demokrasi, cumhuriyet kenti olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, İzmir'in Türkiye'nin çağdaşlığa, uygarlığa açılan kapısı olduğunu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“İzmir deyince sokaklarında, caddelerinde özgürce gezilebilecek, kültür düzeyi yüksek bir kent görüyorsunuz. İzmir, Türkiye'nin çağdaşlığa, uygarlığa açılan kapısıdır. Bu kapıda size demokrasi demek, size özgürlük demek, size adalet demek bana gurur veriyor. İzmir, özgürlüğe karşı çıkanlara, adalete karşı çıkanlara, cumhuriyete karşı çıkanlara elbette mezar olacaktır. İzmir buna geçit vermeyecektir. İzmir düşmana ilk kurşunu atan kenttir, bir semboldür. İzmir düşmanın denize döküldüğü yerdir. Bir sembol kenttir İzmir. İzmir'de sadece düşmanlar denize atılmadı, dökülmedi, mandacılar da denize döküldü. Mandacılardan da hesap soracağız. Mandacılar iktidarda, onları da oradan indireceğiz. Damat Feritleri biliyorsunuz. Damat Feritler de denize döküldü. Onlar da kaçtı Türkiye'den. Biz İzmir'i gözümüz gibi, göz bebeğimiz gibi koruruz. İzmir özgürlüğe açılan bir pencereyse İzmir'in duygularında, dokularında adalet vardır. İzmir'in duygularında, dokularında Kuvayı Milliye vardır. Az önce Mustafa Balbay söyledi, İzmir diz çökerse sadece efe oyunuyla diz çöker.”

“Baskılara boyun eğmeyeceğiz”

İzmir'in yiğit, onurlu bir kent olduğunu, kimsenin önünde diz çökmediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ama birileri yurt dışına gidip egemen güçlerin önünde 'Bunu kullanın bunda iş var, bu sizin önünüzde diz çökmeye hazırdır' dedikleri zaman ilk itiraz eden yine biz olduk. Biz hiç kimsenin birilerinin önünde diz çökmesini istemeyiz, onurlu bir ulusuz, onurlu ulusun yiğit çocuklarıyız. O nedenle 'Beni deliğe süpürmeyin, daha benden çok yararlanacaksınız' diyenlere boyun eğmeyeceğiz, onların baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Nereden nasıl gelirlerse gelsinler direneceğiz” diye konuştu.

Ak Parti'nin “İzmir ile ne alıp veremeyeceğini bilemediğini” kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Seçimler yapılmış. Mesele bitmiş, yöneticiler gelmiş. Yine varsa bir şey seçime gidilecek zaten ama onların İzmir'le özel bir hesapları var. İzmir onların planlarını bozuyor. İzmir onların hayallerini bozuyor. İzmir onların hayallerini bozduğu gibi dengelerini, balanslarını da bozuyor. O nedenle İzmir'e özel bir kinleri var onların. Siz düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin başbakanı İzmir için ne söyledi, kulaklarınızla duydunuz, 'gavur İzmir' diyor. Bir ülkenin başbakanı hem 'gavur İzmir' diyecek hem İzmir'e gelecek 'bana oy verin' diyecek, sende yüz yok mu? Sandılar ki bu bir dil sürçmesidir, bu bir dil sürçmesi değil bu bilinçaltındaki bir düşüncenin açığa çıkmasıdır, İzmir'e nasıl baktığını göstermesidir. İzmir bunun altında kalacak mı, İzmirli buna yanıtını verecek mi? Sizden isteğim, İzmirlilerden isteğim, size 'gavur' diyene hesap soracak mısınız? Siz hesap sorun arkanızda biz olacağız, Cumhuriyet Halk Partisi olacak.”

"Gün gelir bunun hesabı sorulur"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Buradan AKP'nin arka bahçesi konumuna gelen AKP'li bir yargıç gibi görev yapan yargıçlara sesleniyorum. Herkes aklını başına almalı, herkes namusuyla görevini yapmalı. Gün gelir bunun hesabı sorulur” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen “Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlük” mitinginde yaptığı konuşmada, “Hükümetin İzmir'e diz çöktürmeye, Çin işkencesi yapmaya çalıştığını, hedefin Aziz Kocaoğlu olmadığını, Türkiye'yi karanlığa götürme sürecinde İzmir'in hedef seçildiğini ancak buna İzmir'in izin vermeyeceğini” söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Baktılar ki İzmir'den, İzmirlilerden umut yok, umudu savcıya bağladılar. Savcı çıkacak, baskı kuracak, şiddet uygulayacak, sabahın köründe insanları alacak, ondan sonra kalkacak diyecek ki, 'Ben İzmirlilere farklı bir şey vadediyorum, güzel bir dünya vadediyorum.' Kime vadediyorsun, 'gavur İzmir' dediğin kente vadediyorsun. İzmirli sana inanacak mı? İzmir onlara gerekli dersi sandıkta verecektir. Sabahın köründe evleri basacaksın, insanları alacaksın götüreceksin, sorgu sual çekeceksin. Sonra çıkacak Recep Tayyip Erdoğan, 'Efendim diyecek ben yargının işine karışmam.' İnanıyor musunuz? Samimi söylüyorum ben de inanmıyorum. Yahu arkadaş Oslo görüşmelerine özel temsilci gönderdin, oradaki tutanaklara bak. Sen özel mahkeme kurdun, özel yargıçlar görevlendirdin, 'başınıza bir şey gelirse bana söyleyin' dedin. Yargıya müdahale ettin, biz sana nasıl güveneceğiz. Yargı senin arka odanda verdiğin kararı onaylayan bir makam haline geldi. Bunu Türkiye'de bilmeyen kim var.”

“Sizin vereceğiniz karara inanmayacağız”

Türkiye'de “namuslu yargıçların, savcıların da bulunduğunu ancak bunların sayısının giderek azaldığını” ileri süren Kılıçdaroğlu, görevinden ayrılan bir Yargıtay üyesinin “Yargıdaki işleri midem kaldırmıyor” dediğini, bu sözlerin durumun vahametini gösterdiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Buradan AKP'nin arka bahçesi konumuna gelen AKP'li bir yargıç gibi görev yapan yargıçlara sesleniyorum. Herkes aklını başına almalı, herkes namusuyla görevini yapmalı. Gün gelir bunun hesabı sorulur. O hesabı soracak olanlar da bizleriz yani bunu halk soracaktır.”

Ülkede adaleti tesis etmenin, olayları kamu vicdanında tartmanın yargıçların görevi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Anayasa Mahkemesine hülleyle yargıç atıyorlar. Bu yargıya güvenelim mi? Yargıtay'a 160 tane sanki militan seçtiler. 160 blok oy kullanılıyor. Sizin 160'ınızın da görüşü aynı mı? Nereye kimi atayacaklarını belirliyorlar. Oturuyor, karar veriyorlar. Sizin

vereceğiniz karara inanalım mı, inanmayacağız. Çünkü biz adaleti, özgürlüğü,

yargının bağımsız olmasını istiyoruz. 'Kimse yargılanmasın' demiyoruz, 'adam gibi yargılansın' diyoruz. 'Evrensel hukuk kuralları egemen olsun' diyoruz” dedi.

“Dokunulmazlıkları kaldırın”

Kılıçdaroğlu, milletvekili olma şartına sahip bulunduğu yüksek mahkeme ve resmi gazete onayıyla sabit olduğu halde seçimi kazanan milletvekillerinin hapiste olduğunu, içlerinden birinin “daha da ötesi hücre hapsine atıldığını” ifade ederek, şöyle devam etti:

“Hani egemenlik kayıtsız şartsız milletindi. Ne oluyor da egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil de egemen güçlerin oluyor. Nasıl oluyor da tüm uluslararası sözleşmelere rağmen milletvekilleri hapiste tutulur. Adalet bunu kabul eder mi? Vicdan, demokrasi bunu kabul eder mi? Ama Recep Tayyip Erdoğan ve şürekası kabul ediyor. Onlarda demokrasi anlayışı, hukuk anlayışı yok. Artık Mısır'daki sağır sultan da biliyor ki Türkiye'de demokrasinin kalitesi bozuk. Batı standartlarında değil. Türkiye'deki demokrasi anlayışı yaralı. Türkiye'de ayıplı bir demokrasi var. Artık bunu herkes kabul ediyor.”

İktidarı eleştirdi diye CHP milletvekili hakkında savcının fezleke hazırladığını öne süren Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlığı kaldırın. Eğer bizi hapsedecekseniz sizin kararınızla hapse girmek bizim için onur olacaktır” dedi.

“Gel tutukla bakalım”

Parasız eğitim isteyen üniversiteli gençlerin 17-18 ay tutuklu kaldığını, buna hiçbir demokraside rastlanmayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ben de parasız eğitim istiyorum. O zaman buradan Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Gel Gündoğdu Meydanı'na burada 10 binler parasız eğitim istiyor. Yüreğin varsa, yargın varsa, adaletin varsa, polisin varsa gel tutukla bakalım” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, “Basılmamış kitabı imha kararının hukukun üstünlüğünün bulunduğu hiçbir ülkede olamayacağını” bu ortamda dahi Türkiye'de özgürlük olduğunun söylendiğini belirterek, “Sen çocuk mu kandırıyorsun. Özgürlük yok, 12 Eylül darbe döneminde bile basılmamış kitap toplatılmadı. Senin getirdiğin düzen 12 Eylül darbe döneminden daha geri bir düzendir. Batılılar bunlarla konuşurken basılmamış kitabı soruyorlar mı, sormuyorlar mı acaba? Bu ülkede demokrasi nasıl olacak sormuyorlar mı?” dedi.

Bir bakanın kürsüde kendisini eleştiren gazeteyi yırttığını, medyanın ise buna sessiz kaldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Yalaka medyadan tık yok. Yahu sizin gazetenizi yırtıyor, size hakaret ediyor. Ne oldu hepsi gittiler iktidarın önünde diz çöktüler. Hepsi demeyeyim de istisnaları var, onları siz iyi biliyorsunuz. Yalaka medyanın tek yaptığı CHP'yi eleştirmek. Yalaka medyaya inanmayın. Yalaka medyaya güvenmeyin. Onların tek görevi var, iktidara yalakalık yapmaktır” diye konuştu.

“Adam yurt dışından gelmiş, niye kaçsın?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesinde 80 denetçinin görev yaptığını belirterek, “80 değil 180 tane görevlendir, az geliyorsa 380, az geliyorsa 580 görevlendir. Az geliyorsa Recep Tayyip Erdoğan gel büyükşehire sana da oda verelim sen de denetle” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarı eleştiren öğretim üyeleri, gazeteci ve yazarların cezaevine konulduğunu, “21. yüzyılda Türkiye'de toplama kampı olduğunu” öne sürdü.

Yurt dışından gelen bir kişi hakkında “kaçabilir” gerekçesiyle tutuklama kararı verildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, “Adam yurt dışından gelmiş, niye kaçsın? Böyle bir anlayışa demokrasi, özgürlük denir mi? Cumhuriyet bu anlayışla büyür mü? Hangi gelişmiş evrensel hukuk kurallarının kabul edildiği bir ülkede Hitler'in toplama kampının 21. yüzyıl versiyonu Silivri'de kurulabilir? 21. yüzyılda çağdaş olduğunu söyleyen bir Türkiye'de toplama kampı var. O toplama kampı Türkiye'nin ayıbıdır, yüzyılın ayıbıdır” diye konuştu.

Düşüncelerin özgürce dile getirilmesi gerektiğini, düşüncesini paylaşmasalar bile özgürlük isteyen herkese kucak açan bir parti olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Hükümete yandaş olanlara bir şey yapılmadığını, yandaş olmayanlara ise her türlü baskının yapıldığını” öne sürdü.

Başbakan Erdoğan'ın medya patronlarını, genel yayın yönetmenlerini çağırarak talimat verdiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, ABD Büyükelçisinin kendisini ziyaretinde bunu anlatarak, ABD Başkanı Barack Obama'nın böyle bir şey yapıp yapmayacağını sorduğunu, büyükelçiden “Çağıramaz, çağırsalar da gitmezler. Çünkü kendilerine hakaret sayarlar” yanıtını aldığını iddia etti.

Kılıçdaroğlu, özgür medya istediklerini kaydederek, şöyle devam etti:

“Bütün medya patronlarına sesleniyorum. Korkunun ecele faydası yok. Ayağa kalkın. Yürekli olun. Halkın sesi olun, iktidarın değil. Siz hangi demokraside, hangi özgür toplumda etik değerleri gelişmiş, ahlaki değerleri yüce bir toplumda arama yapılacak firmalara, kişilere önceden haber veren köstebeklerin bakan koltuğunda oturduğunu gördünüz? Ahlakı olan bir insan o koltukta oturmaz. Ar damarı çatlamamış olan birisi o koltukta oturmaz. Bir deniz faciası vardı. Delillere ulaştıkça beyler rahatsız oldular. Dosyanın kapağını açıyorsunuz köstebek bakan çıkıyor, öbür kapağını açıyorsunuz Adalet Bakanı çıkıyor. Savcılar hırsızları kovalıyorlar, Adalet Bakanı da savcıları.

Bakın Kayseri Belediyesinde de söyledik. Rüşvet defterini gönderdik beyefendiye. Rüşveti toplayan adam kendi el yazısıyla yazmış. Ne oldu bir taraftan Cumhurbaşkanı, bir taraftan Başbakan kefil oldu. Kendilerini siper ettiler bir şey olmasın diye. Bu ne demektir biliyor musunuz? Başbakanın yandaşıysan çal çalabildiğin kadar özgürsün. Başbakanın yoldaşıysan soyabildiğin kadar soy özgürsün. Başbakanın arkadaşıysan götür götürebildiğin kadar hiçbir şey olmaz. Ne müfettiş gelir, ne savcı, ne polis. Senin görevin ne, malı götürmek. Ne diyorlardı bunlar 'Büyük düşünün'. Tercümesi neydi, 'Büyük götürün.' Bunlar zaten büyük götürüyorlar, büyük götürmeye alıştılar. Onların işi bu. Nasıl soygun düzenini bu ülkede egemen kılabiliriz, nasıl cebimizi doldurabiliriz onların düzeni bu.

İzmir anakent belediyesinde şu anda 80 denetçinin görev yaptığını, Cumhuriyet tarihinde hiçbir örneğinin olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bir ilki yaşıyoruz. Bir belediyeye 80 müfettiş görevlendirmişsin. 80 tane değil 180 tane görevlendirmezsen namertsin. Şundan emin olmanızı isterim. Hiçbir CHP'li belediye hesap vermekten korkmaz. Hesap vermeyi namuslu bir görev sayar. Onun için diyorum, 80 değil 180 tane görevlendir, az geliyorsa 380, az geliyorsa 580 tane görevlendir. Az geliyorsa Recep Tayyip Erdoğan gel büyükşehirde sana da bir oda verelim, sen de denetle. Ama ben merak ediyorum. CHP'li belediyelerin ensesinde boza pişiriyorsun güzel ama senin belediyelere de bir tane müfettiş gönder bari. Yapmıyorsun, neden, yolsuzluğu meşrulaştırıyorsun orada. Haksızlığı meşrulaştırıyorsun orada. Bu bir inceleme değildir, bir soruşturma, bir yargılama değildir. Bu bir terördür, AKP terörüdür. İzmir'den, İzmirliden intikam alma terörüdür.”

“Şimdi gözlerini İzmir'e çevirdiler”

“Başbakan Erdoğan'dan vicdanlı hareket, adalet, sağduyu beklemediklerini, İzmirlilerin sağduyusuna güvendiğini belirten Kılıçdaroğlu, “İzmirlinin yargısı bizim için önemlidir. Siz karar verin. Mühür sizde, Sultan Süleyman sizsiniz. Basacaksınız mühürü, özgürlüğün tadına varacaksınız” diye konuştu.

Ak Parti'ye oy verilmesi halinde kafelerin kapatılacağını öne süren Kılıçdaroğlu, insanların CHP'li belediyelerin olduğu yerlerde özgürlüğün tadına vardıklarını, “AK Partili belediyelerin olduğu yerde zulüm, işkencenin olduğunu” ileri sürdü.

Bir bakanlığın belediyeye “Böyle yapacaksın” dediğini ve belediyenin de bunu uyguladığını, başka bir bakanlığın ise “Bunu niye böyle yaptın” diye soruşturma açtığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Efendim Şevval Sam'dan konser dinlemişiz. 'Niye ihale yapmadınız' deniyor. Kaç tane Şevval Sam var, bir tane. Bir tane olunca da ihalesi olmaz. İhale Yasası da öyle diyor ama amaç o değil. 'Ben niyetlendim seni yiyeceğim arkadaş. Sana zulüm yapacağım arkadaş. Seni o koltuktan indireceğim arkadaş' diyor. İzmirlilere güveniyorum. O koltuğun atamasını İzmirliler yapacaktır. O koltukta namuslu adamlar oturacaktır.”

Kılıçdaroğlu, İstanbul'un “25 yıldır santim santim pazarlandığını” ileri sürerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gözünüz doysun artık. Cebiniz doldu artık. Yedi sülalenize yetiyor artık. Yeter düşün bu milletin yakasından. El atmadık yer bırakmadılar. Şimdi gözlerini İzmir'e çevirdiler. Şimdi sıra geldi İzmir'i pazarlamaya. İzmir'i almak istiyorlar. Alırlar mı? Onun için İzmir'e bu kadar ahlaksızca saldırıyorlar. Onun için İzmir'de terör estiriyorlar. İzmir'de karar İzmirlinin. İzmirlinin iradesidir. İzmir'e de İzmirliye de saygı duyacağız, o mühre de saygı duyacağız. Kimin cumhuriyetle, demokrasiyle, adaletle problemi varsa bilin ki İzmir'le de problemi var. Bizim gözümüz hep İzmir'in üzerinde olacak. Hatalarımız, eksikliklerimiz, şikayetleriniz olabilir. Bunları aşacağız. Ama bütün bunları dikkate alarak demokrasiyi, özgürlüğü, cumhuriyeti, adaleti savunacağız. Bu değerleri savunanlara sahip çıkacağız. Adaletin olmadığı yerde tuz kokar. Adaletin olmadığı yerde toplumun bütün damarları felç olur. Adaletin olmadığı yerde gelecek güvencemiz olmaz. Adaletin olmadığı yerde toplama kampları çoğalır. Adaleti her yerde, her ortamda sonuna kadar savunacağız.”

“Türkiye'de demokrasinin kalitesi bozuk”

Türkiye'deki tutuklu gazeteci sayısının 70'leri bulduğunu, halkın oylarıyla seçilmiş Mustafa Balbay'ın bin günden fazladır cezaevinde tutuklu olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye'de demokrasinin kalitesi bozuk. Türkiye'de insanların düşüncelerini özgürce dile getirmeleri için ortam yok. İnsanlar korkuyorlar. 'Acaba telefonum dinleniyor mu' diye insanlar korkuyorlar. Ama diz çökmeyeceğiz, teslim olmayacağız. Bu ülkenin onurlu yurttaşları olarak mücadelemizi yapacağız. Buradan onlara sesleniyorum. Bizi susturamayacaksınız, teslim alamazsınız, biz pes etmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz” diye konuştu.

“Arabanda Türk bayrağı değil AKP bayrağı taşı”

Mardin Valisi Turhan Ayvaz'ın “Kahraman olarak bildiklerimizin aslında hain olduğunu yeni yeni öğreniyoruz” ve “Atatürk'ün 'Muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız' vecizesini kullanırdım, artık kullanmıyorum” dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Senin o kafatasında fındık büyüklüğünde bile beyin yok. Sen ne biçim valisin? Sana daha ağır laflar söylemek isterdim ama sen nasıl valilik yapıyorsun utanıyorum. Valilik yapıyorsan sen devletin değil AKP'nin, karanlık güçlerin valisisin. Çık Mardin sokaklarına bak bakalım kaç tane genç işsiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözünü bir daha söylersen bunun hesabını soracağım sana. Bu düşüncede olan zat bu ülkede vatan haini olarak adlandırılır. Sen bu ülkenin kahramanlarını vatan haini olarak suçluyorsan o koltukta bir gün oturma. Bu valiye bir tavsiyem var. Arabanda Türk bayrağı taşıma AKP bayrağı taşı. Senin ne mal olduğunu bütün Mardin görsün.”

Mitingden notlar

Mitingde “Ergenekon” davası sanığı CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın yazdığı mektup okundu. Deniz kenarındaki bazı tekneler CHP bayraklarıyla mitinge destek verdi. CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın konser verdiği mitingde partililer hükümeti protesto etti.

Mitinge TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, CHP genel başkan yardımcıları Gürsel Tekin, Gökhan Günaydın, Nihat Matkap, grup başkanvekilleri Muharrem İnce ve Akif Hamzaçebi, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve İzmir milletvekilleri katıldı.

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.